‘Dünya 5’ten büyüktür’ diyebilen lider Ve Lider’e içeriden-dışarıdan acımasızca saldıranlar
Saldırı ittifakı için “ana amaç çok açık ve net; dünya genelindeki konjonktürel değişimden de yararlanıp Türkiye’de ÖZGÜRLÜK-GÜVENLİK DENGESİNİ bozmak! ESKİ KARA...
Saldırı ittifakı için “ana amaç çok açık ve net; dünya genelindeki konjonktürel değişimden de yararlanıp Türkiye’de ÖZGÜRLÜK-GÜVENLİK DENGESİNİ bozmak! ESKİ KARA DÜZEN’i yeniden tesis etmek ve eskisi gibi başta ekonomik olmak üzere kanımızı emmeye devam etmek...Amaçları uğrunda o kadar gözleri dönmüş ki; 15 Temmuz’da ortaya çıkan İŞGAL DENEMESİ bunun net kanıtı.
Sevgili dostlar, konuyu biraz daha açalım ve “Türkiye özelinden Dünya geneline” geçelim...
Bu noktada 11 Eylül 2001 tarihine dönmek, oradan devam etmek istiyorum...
11 Eylül tarihini ‘sadece bir terör olayının olduğu gün’ olarak algılamak ve hatırlamak, “dünyanın yaşadığı değişimi küçümsemek veya görmezden gelmek” olur!
İnsanlar ne uğruna öldü? Vietnam’da, Kore’de, Irak’ta ölenler ile benzerlikleri neler? Bu insanlar gerçekten terör kurbanları mı yoksa dünyayı değiştirmek isteyen güçlerin planında kâğıt üstünde hesapladıkları ölüler mi? Eğer öyleyse; sistem ve sistemi zorlayanlar bu kadar acımasız olabilir mi? Sistemi zorlayanlar bu kadar acımasızsa; Türkiye’nin Ortadoğu’da bu güçlerle yapabileceği işbirliği veya onlara karşı koyması hangi boyutlarda, nasıl sorgulanmalı? FETÖ gibi terör örgütleri ile Türkiye’de ve Ortadoğu denkleminde yapmak istedikleri ne ?
Sevgili dostlar, biraz geriye gidip, ABD’de, özellikle son 60 yıl içinde gelişen ve sonuçları bütün dünyayı etkileyen ‘askeri güce’ dayalı yapı ile ‘finansal güce’ dayalı model arasındaki kavgayı hatırlamak gerekiyor. ABD’nin yaptığı askeri harcamalar, işgal ettiği topraklar, karşı çıkan başkanlar, suikastlar ve sonrasında gelen dünya düzenindeki küçük oynamalar. Bütün bu kavga, 1945-2001 arası yaşanan sürece damgasını vuran fakat bir türlü adı konamayan gizli bir güç savaşının dışavurumu: ABD’yi ve dünyayı hangi grup yönetecek? 11 Eylül, bu kavganın taşması ve 1945 sonrası başlayan süreçte, bugüne kadar birbirine kesin bir üstünlük sağlayamayan iki ideoloji arasında askeri modelin öne çıkması. Gelinen sonuç çok açık: ‘Artık kendini saklamayan’ askeri güce