Mücadelesiz sıfat, sadakatsiz hayat!
İnsanoğlu için bu dünyada nefes aldığı ilk günden son güne kadar attığı her adım, her şey bir mücadeledir. Yani yaşamın adı başlı başına bir...
İnsanoğlu için bu dünyada nefes aldığı ilk günden son güne kadar attığı her adım, her şey bir mücadeledir. Yani yaşamın adı başlı başına bir mücadeledir. Hayata tutunma mücadelesi, toplum içinde yaşama mücadelesi, yaratıcının sınavları karşısında imanını koruma mücadelesi ve içeriğini doldurabileceğimiz birçok mücadele sahası vardır. Mücadele eden insan hep kazanmaya yakındır. Kaybetse de kutsal bir dava uğrunda mücadele eden insan hep itibarla anılır.
Kuran-ı Kerim’in “Mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda mücadele edersiniz” çağrısı, yüce Peygamberimizin “Allah’ım! Sana teslim oldum, ben sana inandım, sana dayandım. Yüzümü gönlümü sana çevirdim, senin yardımınla düşmanlara karşı mücadele ettim” şeklindeki duası ve din âlimlerinin, aydınların, yazarların, devlet adamlarının, birçok kanaat önderinin “mücadele” konusunda birbirinden önemli tespiti ve güzel tavsiyesi mücadelenin nefes alıp vermek kadar insana yakın olduğunu ifade etmektedir.
ÜLKÜLERİ İÇİN YAŞAYANLAR
Bahsettiğimiz elbette dünyalık maddi menfaatler, basit çıkar ilişkileri için değil, kutsal değerler adına yapılan mücadeledir. Kutsal değerleri, inançları koruma ve yaşatma adına verilen mücadele bize lazım olandır. Türk-İslam değerleri konusunda her türlü fedakârlığa, fedailiğe hazır olan, tarihte de bunu defalarca ispatlamış olan Ülkücülerde işte bu mücadelenin tarifindeki öznedir.
Hüseyin Nihal Atsız dizelerinde ne güzel ifade ediyor: