Beynimizin o lobu ne işe yarar?
Bülent Ecevit, bugünlerde aranan pek çok insani fazilete sahip bir siyasetçiydi. Ama 70’lerde statüko karşıtı, kendi tabiriyle “gardrop devrimciliği”ni eleştiren sosyal demokrat, halkçı bir liderken...
Bülent Ecevit, bugünlerde aranan pek çok insani fazilete sahip bir siyasetçiydi. Ama 70’lerde statüko karşıtı, kendi tabiriyle “gardrop devrimciliği”ni eleştiren sosyal demokrat, halkçı bir liderken, 90’larda devletçi milliyetçi bir siyasetçiye dönüşmüştü. Özellikle Refah Partisi’nin yükselmesiyle birlikte bu devletçi refleksleri tümden ortaya çıkmıştı. Bugünlerde artık milli bir spor haline gelmiş olan “terörle işbirliği” suçlamasının ilk örneğini “Refah Partisi’yle PKK arasında ilişki var” diyerek o vermişti. Yine son yerel seçimlerde yapılanlara epey benzeyen bir tarzda, 94 yerel seçimlerinde Refah Partisi’nin İstanbul Belediye Başkanı adayı Tayyip Erdoğan’la ilgili mahkeme dosyalarını medyada gündemde tutmuş, adaylıktan çekilmesi gerektiğini dahi söylemişti. 94’de Refah Partisi İstanbul ve Ankara belediyelerini kazanınca Ecevit’in laik asabiyesi iyice depreşti. Her konuşmasında aynı benzetmeyi yapıyordu: “Refah içimizdeki Truva atıdır”. Ona göre ‘Dış güçler, demokrasiyi kullanarak Refah Partisi’ni içimize bir Truva atı olarak sokmuştu. ’ Ama herhalde Ecevit’in mütevazi ve halkçı yüzünün tam tersi olan katı laikçi ve devletçi yüzünden akıllarda kalan en net fotoğraf Merve Kavakçı’ya karşı çıktığı Meclis kürsüsündeki haliydi. Ne dediğini herhalde herkes hatırlıyordur; “Burası devlete meydan okunacak yer değildir.