İşçi sınıfı kime oy veriyor?
İşçinin oyunu almak istiyorsanız, önce işçiyi tanıyacaksınız, işçinin sorunlarını ondan daha iyi bileceksiniz. Yoksa, kulaktan dolma bilgiyle propaganda yapmaya kalkarsanız, yarardan çok zarar getirirsiniz....
İşçinin oyunu almak istiyorsanız, önce işçiyi tanıyacaksınız, işçinin sorunlarını ondan daha iyi bileceksiniz. Yoksa, kulaktan dolma bilgiyle propaganda yapmaya kalkarsanız, yarardan çok zarar getirirsiniz. Yarım doktor candan, yarım imam dinden eder. İşçinin eğitilmesi gereken bir cahil olduğunu sananın kendisi cahildir. Bu konuda yaygın bir hata, insanları anlamaya çalışmak yerine onları yargılamak, suçlamak ve akıl öğretmeye kalkmaktır. Herkesin aklı var. Herkesin aklı, yüzyıllardır yaşanan zorlukları aşmayı öğrenmiş bir birikimin ürünü. Herkesin attığı adımın, aldığı tavrın kendine göre bir mantığı var. Bu mantık genellikle de kendi içinde tutarlı.
Daha önce kaç kere yazdım; yine özetleyeyim.
İŞÇİMİZ YAŞAYARAK ÖĞRENMİŞTİR
Bizim insanımız ve özellikle günümüzün işçisi son derece uyanıktır; kurnazdır. O “kaçın kurrası”dır. Köylümüz için “çarıklı erkanıharp” lafı boşa söylenmemiştir. Bu söz, işçimiz için de geçerlidir. Kısa vadeli çıkarlarını çok iyi bilir. Son derece haklı olarak kendi menfaatine bakar. Mecbur kalmadıkça kendini riske atmaz. İşini halletmede başkasını kullanmaya çalışır. Oyunu, kendi menfaatini düşünerek belirler. Ayrıca pek vefalı olduğu da söylenemez. Menfaatinin bittiğini düşündüğü zaman sizden kopar.
Bu özellikler bütün halklarda var; ancak galiba bütün ömrü sürekli sorun çözmekle geçen ve değişen koşullara uyum sağlama yeteneği son derece gelişmiş olan milletimizde bunlar daha belirgin.
Halkımız yaşadığı sıkıntılarla öğrenir. “Bir musibet bin nasihattan iyidir” sözü boşuna söylenmemiştir. Siz gelecek tehlikeleri anlatırsınız, anlatırsınız; sizi dinlemez; hatta sizinle dalga bile geçer. Sözünü ettiğiniz tehlikeler gündeme geldiğinde, biraz gecikmeli olarak, gereken tepkiyi verir.