Nasıl bir dünyada yazıyoruz
Yazmak, yaşadığımız dünyanın gerçekliklerinden bağımsız bir eylem değildir. Bizi kuşatan kişisel çevre ve koşullar kadar yaşadığımız dünyanın başından geçenler...
Yazmak, yaşadığımız dünyanın gerçekliklerinden bağımsız bir eylem değildir. Bizi kuşatan kişisel çevre ve koşullar kadar yaşadığımız dünyanın başından geçenler ile ortak insanlık tarihi ve kaderi de kelimelerimizin yönünü, anlamını derinden etkiliyor. Bu aralar kitaplar üzerinden buluştuğumuz lise öğrencilerinin bizim dehşetle idrak ettiğimiz birçok olayı sadece tarihi bir vaka olarak işitmiş ya da hiç duymamış olduklarını görünce kısa bir hatırlatma ihtiyacı duyuyor insan. Yaşımız gereği bizzat yaşamasak da büyüklerimizden Osmanlı İmparatorluğu’nun I. Dünya Savaşı’ndan sonra tesbih tanesi gibi dağılışının, gündelik hayatlarına kadar derin etkilerini dinledik. Balkan Harbi, Rus Harbi, mütareke yılları, İstanbul’un işgali, Çanakkale Savaşı, mübadele, tehcir ve daha nice olayların hatıratlara edebiyata yansımalarına muttali olmalı gençler. II. Dünya Savaşı’nın kasıp kavurduğu Avrupa’ya, 1948’de ilan edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin neden cihanşumül olamadığına ve dünyada ABD kutuplu yeni bir düzenin kuruluş evrelerine az çok nüfuz etmemiz lazım. *** 1979’da İran’da İslam Devrimi oldu. 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılışının tetiklediği krizle Sovyet Rusya da ayakta kalamadı birçok devlete bölündü.