Başkent

Osmanlı-Rus Savaşı’nda İstanbul’un işgal edilme tehlikesi doğmuştu, başkenti Konya veya Kayseri’ye taşımayı düşündüler. Ordunun emanet edildiği Alman generalleri ise, Halep’e veya...

Osmanlı-Rus Savaşı’nda İstanbul’un işgal edilme tehlikesi doğmuştu, başkenti Konya veya Kayseri’ye taşımayı düşündüler.
Ordunun emanet edildiği Alman generalleri ise, Halep’e veya Şam’a taşınmasını teklif ediyorlardı.

Balkan Savaşı’nda İstanbul’un kaybedilme tehlikesi yeniden ortaya çıktı, başkenti Bursa’ya taşımayı düşündüler.
Kayseri civarına yeni bir şehir kurulmasını, adının Osmaniye olmasını, Osmaniye’nin de başkent olmasını önerenler oldu.


Neticede, İstanbul işgal edildi.



Mustafa Kemal, Ankara'yı başkent yaptı.
“Ben Ankara'yı coğrafya kitaplarından ziyade, tarih sayfalarından öğrendim, Cumhuriyet merkezi olarak
öğrendim” diyordu.
Ankara Ahi Cumhuriyeti'nden esinlendiğini anlatıyordu.
“Selçuklu idaresinin bölünmesi üzerine Anadolu'da teşekkül eden küçük hükümetlerin isimlerini okurken,
Ankara Cumhuriyeti'ni görmüştüm. Beni, Türkiye'nin en münasip merkezinin Ankara olabileceğini
düşünmeye sevkeden ilk vesile budur” diyordu.


En başta İngiltere, emperyalist ülkeler Ankara'nın başkent ilan edilmesine şiddetle karşı çıktı. İstanbul'da kalmasını istiyorlardı.


İngiltere'nin fıştıklamasıyla ABD, Fransa, İtalya ve Japonya
ortak cephe oluşturdular, boykot kararı aldılar, nota verdiler,
elçilerini İstanbul'da tutacaklarını, Ankara'ya sadece irtibat
görevlisi göndereceklerini açıkladılar. Saltanat'tan umudu
kesmemişlerdi.



“Türkler Asyalı bir aşiret oldukları için, Asya'ya geri dönme
içgüdüleri alevlendi” diyerek, akıllarınca aşağılıyorlardı.



Mustafa Kemal deha'ydı.
Höt zöt yapmadı.
Emperyalist ülkeleri aşağılayarak karşılık verdi.
Meclis'ten kanun çıkardı, “elçiliğini Ankara'ya taşıyan ülkelere, elçilik binası inşa etmeleri için ücretsiz arsa
vereceğiz” dedi!


“Paranız çıkışmıyorsa biz yardımcı olalım” demek istiyordu!


İngiltere meseleyi diplomatik savaşa dönüştürdü, cepheyi genişletti.
İngiltere, ABD, Fransa, İtalya, Japonya, Almanya, Avusturya, Belçika, Bulgaristan, Çekoslovakya, Danimarka,
Macaristan, Yugoslavya, Hollanda, İran, Romanya, Arnavutluk, Mısır, İspanya ve İsveç elçileri, başkent olarak
İstanbul'da oturuyordu.



Yanımızda sadece dört ülke vardı… Sovyetler Birliği, Afganistan, Polonya ve Yunanistan elçileri Ankara'daydı.



İngiltere güya direnişin elebaşıydı ama, İngiliz elçisi hatıra defterine şu itirafı yazıyordu… “Ankara'nın gölgesi
üzerimize uzanıyor, sıkıntı, eziklik, şaşkınlık içindeyiz, gelgit'te suyu çekilmiş deniz kıyısında, kayalıkların
oyuklarında, susuz, kupkuru kalıvermiş ıstakoz sürüsü gibiyiz!”



Ve kaçınılmaz olarak, ıstakoz sürüsü dağılmaya başladı.
Almanya, Mısır, Çekoslovakya ve Arnavutluk, elçiliğini Ankara'ya taşıdı. İtalya geldi. Fransa geldi. ABD geldi.
Hepsi tıpış tıpış geldi.
1929 itibariyle İngiltere dımdızlak kalmıştı.



3 Haziran 1929, İngiltere Kralı'nın doğumgünüydü, İngiltere elçisi kralın doğumgünü vesilesiyle İstanbul'da
resepsiyon verecekti, Türkiye'deki tüm büyükelçileri davet etti.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Hoşçakalın 10 Mart 2023 | 7.425 Okunma Çok muhabbet tez ayrılık 07 Mart 2023 | 7.184 Okunma Sözcü Televizyonu 21 Şubat 2023 | 3.848 Okunma Tercih, her şeydir 19 Şubat 2023 | 8.754 Okunma Üç oda bir tabut 18 Şubat 2023 | 4.095 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar