Ertuğrul Akbay
Yaşar’la eşi Medine, Rize’ye bağlı Pazar ilçesinin Subaşı köyünde yaşıyorlardı. Oğulları oldu. Müthiş zeki bir çocuktu, lambaya gaz bulamadıkları dönemde odun ateşinin ışığında çalışırdı, takdirlerle okudu, tıp fakültesini kazandı, profesör oldu...
Anne-babası olarak hep iftihar ettiler, koltukları kabardı, komşuları tanıdıkları tebriğe geldiğinde, gururdan boğazları düğümleniyordu. Odun ateşinden lazer teknolojisine yükselen oğulları sadece kendilerinin değil, Türkiye'nin onur duyduğu, dünya çapında biliminsanı oldu, Türkiye'nin ilk böbrek naklini gerçekleştirdi, ilk karaciğer naklini gerçekleştirdi, hastane kurdu, onbinlerce çaresiz insanın hayatını kurtardı, üniversite kurdu, rektör oldu, eğitim vakfı kurdu, Dünya Yanık Derneği başkanı seçildi, dünyanın en önemli tıbbi meslek birliği Amerikan Cerrahlar Koleji tarafından şeref üyeliğine seçilen ilk Türk oldu, 104 yıllık geçmişi olan bu birlik tarafından kendisine “insansever ödülü” verildi. Anne-babası olarak böyle bir evlada sahip oldukları için Allah'a dua ediyorlar, vatana millete böyle hayırlı bir evlat yetiştirdikleri için mutlu oluyorlardı. Taa ki o uğursuz güne kadar… Memleketin en saygın isimlerinden biri olan oğullarını tutukladılar, devlete karşı suç işlediği iftirasıyla hapse attılar. Anne-babası yıkıldı…