Hep aşk vardı
Dedesi, Bağdat kadısıydı.Babası, padişah Abdülhamid tarafından atanan Heyet-i Ayan azası’ydı.Çamlıca’da uşaklı bahçıvanlı, muhteşem bir köşkte büyüdü.
Oturmasını kalkmasını bilen, iki ecnebi lisan bilen, yakışıklı bir delikanlıydı.
Yüksek tahsil için İskoçya’ya gönderildi, Glasgow Üniversitesi’nde elektrik mühendisliğinden mezun oldu.
Tam yurda dönmek üzereyken, Londra’da bir partide tanıştılar…
Güzeller güzeli İngiliz genç kadın, şahane gülümsüyor, etrafına ışık saçıyordu.
Bizim delikanlı, gördüğü an vuruldu, sırılsıklam aşık oldu.
Gözler her şeyi anlatır derler ya, belli ki, hisleri karşılıksız değildi.
Kısacık bir kaç zarif cümleden oluşan sohbet sırasında sinyali kaptı, genç kadının her gün Hyde Park'ta at gezintisi yaptığını öğrendi.
E tabii, sabahın köründe Hyde Park'a damladı.
A-aa ne tesadüf filan… Birlikte at bindiler, yemek yediler, gülümseye gülümseye muhabbeti ilerlettiler. Rüya gibiydi.