Josh Corey, Adam Dyer ve albay Ahmet

Sene 1922… Anadolu işgal altında. Amerikan ordusunda görev yapmış maceraperest iki paralı asker, Adam Dyer ve Josh Corey, silah yüklü bir mavnayla İzmir’de kıyıya yanaşırlar. Ambarlar tıka basa Thompson makineli...

Sene 1922…
Anadolu işgal altında.
Amerikan ordusunda görev yapmış maceraperest iki paralı asker, Adam Dyer ve Josh Corey, silah yüklü bir mavnayla İzmir’de kıyıya yanaşırlar. Ambarlar tıka basa Thompson makineli tüfeklerle doludur. Silahların kimin eline geçeceği onlar açısından hiç önemli değildir, en yüksek parayı verene satacaklardır, amaçları budur. Karaya ayak basar basmaz, Yunan askerlerine denk gelirler, çatışma yaşanır, yükü indirip kaçmayı başarırlar. Atlarla yola devam ederler, Kapadokya’ya ulaşırlar. Bir zamanlar Padişah’a bağlıyken, şimdi kendi hesabına çalışan albay Ahmet Elçi’yle buluşurlar. Albay Ahmet, yardımcısı yüzbaşı Enver’le birlikte, bölge valisi Osman bey’in emrindedir. Osman bey, hazine gibi altın stoklamıştır, üç kızını yanına alıp, hazinesiyle birlikte İzmir üzerinden yurtdışına kaçmayı planlamaktadır, albay Ahmet ve askerlerini kendisine muhafızlık yapmaları için kiralamıştır. Makineli tüfeklerini alırlar, hepbirlikte trene binerler, İzmir’e doğru yola çıkarlar. O da ne? Kuvayi Milliye askerleri, trene saldırır. Albay Ahmet Elçi’nin askerlerine Amerikalılar da destek olur, çatışırlar, Kuvayi Milliye geri püskürtülür. Tren tahrip olmuştur, mecburen atlara binerler, Efes antik kentine gelirler, mola verirler. Albay Ahmet Elçi’nin asıl niyeti burada ortaya çıkar, meğer bir fırsatını bulup vali Osman beyin hazinesini gaspetmeyi, Roma’ya kaçmayı planlamaktadır. Tam bu sinsi emellerine ulaşacakken, mola verdikleri köy Yunanlılar tarafından topa tutulur. Kızların dadısı Ayla, o kargaşa sırasında albay Ahmet Elçi’yi bıçaklayarak öldürür, aniden Türk uçakları ortaya çıkar, Yunan kuvvetlerini imha eder. Amerikalılar, kızlarla birlikte bir Yunan kamyonuna atlayıp, İzmir’e varırlar. İzmir harap edilmiştir, işgalciler kaçarken şehri ateşe vermiştir, büyük yangın vardır. Bizim Amerikalılar, bir gemiye atlayıp sıvışırken, Kuvayi Milliyecilerin gemisi tarafından önleri kesilir, tutuklanırlar, ana karargaha getirilirler. Türkler milli mücadeleyi kazanmıştır, vatanlarını kurtarmışlardır. Atatürk’ün huzuruna çıkarılırlar. Büyük sürpriz yaşanır… Kızların dadısı Ayla kapıyı açar, bulundukları odaya girer, çünkü aslında dadı değildir, Kuvayi Milliye istihbaratçısıdır, Atatürk’ün sağkoludur, hain vali Osman’ın ve Amerikalıların attığı her adımdan karargahın haberi vardır. Bir müthiş sürpriz daha yaşanır… Atatürk aslında silahlarla altınlarla filan ilgilenmiyordur, Amerikalıların taşıdığı mücevher çantasının gizli bölümünde, dünyada eşi benzeri bulunmayan tarihi bir Kuran’ı Kerim vardır, üçüncü halife Osman’ın Kuran’ı Kerimidir, Amerikalılar ne taşıdığının farkında değildir, Türk karargahı aslında bu kutsal kitabın peşindedir, yanlış ellere geçmemesi için Amerikalıları adım adım takip etmişlerdir. Atatürk, bu iki Amerikalıdan hiç hoşlanmaz ama, onları bağışlar, “bir daha bu topraklara ayak basmayın” der, Türkiye’den ayrılmalarına izin verir. The end.

*

Bir film bu.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Hoşçakalın 10 Mart 2023 | 7.425 Okunma Çok muhabbet tez ayrılık 07 Mart 2023 | 7.184 Okunma Sözcü Televizyonu 21 Şubat 2023 | 3.848 Okunma Tercih, her şeydir 19 Şubat 2023 | 8.754 Okunma Üç oda bir tabut 18 Şubat 2023 | 4.095 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar