Papaz gitti zannedenler yanılıyor, asıl şimdi gelecek!
1970’li yılların başında ABD’nin en ciddi sorunu, uyuşturucuydu. Amerikan gençliğinde salgın gibi yayılmıştı, mücadele edilemez hale gelmişti. Uyuşturucuyu kaynağında kurutmak için...
1970’li yılların başında ABD’nin en ciddi sorunu, uyuşturucuydu.
Amerikan gençliğinde salgın gibi yayılmıştı, mücadele edilemez hale gelmişti.
Uyuşturucuyu kaynağında kurutmak için, haşhaş üreten ülkelere baskı yapmaya başladılar.
Hedefte Türkiye vardı.
Çünkü o dönemin en büyük haşhaş üreticilerinden biri Türkiye’ydi.
★
Demirel’e “haşhaş ekimini derhal durdur” dediler.
Demirel kabul etmedi. “Adını afyon’dan alan şehrimiz bile var, çiftçimizin çok önemli gelir kaynağı haşhaş, durduramam” dedi.
★
Ambargoyla tehdit ettiler.
Demirel biraz olsun havayı yumuşatabilmek için sınırlama getirdi, haşhaş ekimi sadece yedi şehirde yapılacak” denildi.
★
ABD tatmin olmadı.
“İlla yasakla” diye yükleniyordu.
★
Tam o sırada… Amerikalı bir üniversite öğrencisi Atatürk Havalimanı'nda
vücuduna sarılmış halde iki kilo esrarla yakalandı.
★
Tıpkı Amerikalı rahip Brunson meselesinde olduğu gibi “hukuk” ve “diplomasi”
üzerinden çok vahim taktik hata yapıldı.
ABD'ye misilleme olarak kullanılmaya kalkışıldı.
★
Şuursuz medyamız devreye sokuldu.
“Görüyorsunuz işte, bizim uyuşturucuyla alakamız yok, ABD'ye giden
uyuşturucuyu bizzat Amerikalılar taşıyor” manşetleri atıldı.
★
Normalde en fazla dört yıl hapis verilmesi gerekirken, 30 yıl yapıştırıldı.
Aklımız sıra ABD'ye dersini vermiştik yani.
★
ABD burnundan soluyordu.
Şak…
12 Mart Muhtırası verildi.
Amerikancı generallerimizin güdümünde ara rejim hükümetleri kuruldu.
Bu hükümetlerin ilk icraatı, elbette haşhaş ekimini yasaklamaktı.
ABD muradına ermişti!
★