Songül
Sene 2014.Aylardan temmuz.Sıcak erkenden bastırmıştı, bunaltıcı bir Ankara sabahıydı.Cinnah Caddesi'ndeki avukatlık bürosunun kapısı çalındı.Gelen… Boylu poslu, etrafına ışık saçan...
Sene 2014.
Aylardan temmuz.
Sıcak erkenden bastırmıştı, bunaltıcı bir Ankara sabahıydı.
Cinnah Caddesi'ndeki avukatlık bürosunun kapısı çalındı.
Gelen… Boylu poslu, etrafına ışık saçan bir kızdı.
Bir kot, bir tişört, elinde mütevazı bir çanta vardı.
Buyur ettiler, oturdu.
Son derece mahcuptu.
Zihninden geçen kelimeleri tartıyor, nasıl anlatacağını, lafa neresinden başlayacağını bilemiyordu.
Gözleri doldu.
“Onurumu kurtarmak istiyorum” diyebildi.
*
Yüreği yaralı bir kız…
Yüreği mangal bir kadına gelmişti.
*
Çünkü, onuru için kapısını çaldığı avukat… Erkek geçinenlerin masanın altına saklandığı dönemde, tek başına cübbesini giyip, dünya hukuk tarihinde ilk kez, Anayasa Mahkemesi'nin önünde adalet nöbeti başlatan, asrın iftirası Balyoz'un çökmesini sağlayan, anıt kadın, Şule Nazlıoğlu Erol'du.
*
Ve, tecrübeli meslek hayatı boyunca görmediğim vaka, görmediğim kumpas kalmadı diye düşünen Şule Nazlıoğlu Erol bile hayret etmişti… Çünkü, onurunu kurtarmak için kapısını çalan genç kız, binbaşıydı!
*
Songül.
Beş çocuklu bir ailenin en küçüğü, son gülüydü.
Henüz sekiz yaşındayken babasını kaybetmişti.
Dişinden tırnağından arttıran dar gelirli anacığının fedakarlıklarıyla, zorluklarla okumuş, Kara Harp Okulu'nu bitirmiş, jandarma teşkilatımızın tarihteki ilk kadın ilçe jandarma komutanı olmuştu. Türkiye'nin iftihar vesilesi, pırıl pırıl, Atatürkçü, yurtsever bir subaydı.
*