Bilgi yarışmalarının söylediği acı gerçek
Televizyondaki bilgi yarışmalarına bakıp da toplumun genel kültür seviyesi üzerine ahkam kesmek ne derece doğru bilemiyorum. Ama madem bu yarışmaya katılanlar bilgilerine güvenen 'iddialı' kişiler, öyleyse verdikleri...
Televizyondaki bilgi yarışmalarına bakıp da toplumun genel kültür seviyesi üzerine ahkam kesmek ne derece doğru bilemiyorum. Ama madem bu yarışmaya katılanlar bilgilerine güvenen 'iddialı' kişiler, öyleyse verdikleri cevaplardan yola çıkarak ufak da olsa bazı analizlere girişmek mümkün.
Şimdi size en son izlediğim, atv'deki En Zayıf Halka yarışmasında çoğu üniversite mezunu ya da öğrencisi yarışmacıların verdiği 'akıl uçuran' cevaplardan bazılarını sıralayacağım:
Genç bir yarışmacı, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş tarihi ile ilk meclisin açılış tarihini karıştırıp yanlış cevap verdi. İşin tuhaflığına bakın ki, o yarışmacı gecenin birincisi olup 13 bin küsur liranın sahibi oldu. 'Bir Güneydoğu ili' soruldu, "Ankara" dediler.
Mağrip ülkelerinin Avrupa'da yer aldığını sandılar. Beş gözlü hayvana 'Arı' yerine 'Ahtapot' diyenler oldu. Türkiye'nin telefon koduna (+90), içinden omurilik geçen kemik dizisine (omurga), diş karıştırmaya yarayan küçük tahta çubuğa (kürdan) yanıt veremeyip 'Pas' geçtiler. (İçlerindeki en babayiğit gafı da bizim Gaf Kürsüsü'ne almak zorunda kaldım) Yarışmanın en acı tarafı, sorulan sekiz edebiyat sorusunun sadece birine doğru yanıt verilmesiydi. (Demet adlı yarışmacı, nasıl olduysa Suç ve Ceza'yı Dostoyevski'nin yazdığını bildi) Hele Anı adlı bir yarışmacı vardı ki büyük çam devirdi. '80 Günde Devrialem'in yazarı kimdir?' sorusuna cevap olarak Jules Verne yerine 'Cristoph Colomb' demesin mi...
Yarışmacılar arasında Peyami Safa'yı, Orhan Kemal'i bile tanıyan, bilen yoktu.
Bilgi yarışmalarının yüzümüze vurduğu acı gerçek şu ki, artık kitap okumuyoruz.
Özellikle gençler, boş vakitlerini cep telefonu ve tablet başında sadece sosyal medyanın 'laylaylom' kısmıyla ilgilenerek geçirdikleri için dünyadan bihaber kaldılar. Eğitim sistemimiz de insanları okumaya ve araştırmaya yöneltmeyince ortalık cehaletten geçilmez oldu.
Eskiden her mahallede en az bir kitapçı vardı. Şimdi kitap edinmek için mutlaka AVM'deki büyük mağazalara gitmek zorundasınız. O mağazalar da, kitabın yanında oyuncak, kırtasiye, hediyelik eşya vs. satmasa kapanacak.
15 günde ikinci kez bağırıyorum:
Toplumun en zayıf halkası, bilgi eksikliği ve okuma tembelliği. Zincir kopmadan birileri harekete geçmeli.