Bizim kürsüye sığmayan gaf
Beni yakından tanıyanlar ve köşemizin müdavimleri bilir; öyle ekranın karşısına pusu kurup da 'Kim gaf yapacak, kim çam devirecek?' diye ellerimi ovuşturduğum filan yok. Sağ olsunlar, bizim 'Gaf Kürsüsü'nü...
Beni yakından tanıyanlar ve köşemizin müdavimleri bilir; öyle ekranın karşısına pusu kurup da 'Kim gaf yapacak, kim çam devirecek?' diye ellerimi ovuşturduğum filan yok. Sağ olsunlar, bizim 'Gaf Kürsüsü'nü doldurmak için sunucular, senaristler, yönetmenler zaten fazladan mesai harcıyor. Böyle olunca da, köşenin malzemesi kendiliğinden kucağıma düşüyor. Daha önce çok yazdım, yeri gelmişken bir kez daha altını çizeyim: Bizim köşedeki 'Gaf Kürsüsü'nün amacı, insanların hatalarını yüzlerine vurup onları utandırmak ya da aşağılamak değil. Bizimki sadece köşeyi renklendiren bir kenar süsü. 'Ne Demiş?', 'Zap'tiye' ve 'Gaf Kürsüsü' kutuları, bonfile tabakta yalnız kalmasın diye yanına iliştirilmiş garnitür gibi bir şey... Ayrıca köşenin en büyük müdavimi de şu garip kulunuz. Neredeyse her ay 'Gaf Kürsüsü'ne çıkıp özür dilemek zorunda kalıyorum.
Cuma akşamı TRT'nin iddialı dizisi 'Payitaht: Abdülhamid'i izlerken, 'Gaf Kürsüsü'nü dolduracak malzeme 'pat' diye önüme düştü! Ama baktım ki devrilen çam, bizim kutuya sığmayacak, öyleyse manşete çekeyim dedim. Dedim ki senaristler, yönetmenler ve dahi tarihi dizi danışmanları bundan böyle daha dikkatli ve özenli davransınlar.
Eğer hâlâ bu uzun peşrev faslına tahammül gösterebildiyseniz, 'yılın gafını' okumayı da hak ettiniz demektir: