Keşke hiç büyümeseydik!
En başından söylemeliyim ki, Birol Güven dramalarda verimli damar bulmayı iyi biliyor. Toplumun hassasiyetlerini iyi tartıyor, 'gıdıklayan' ya da 'tahriş eden' konuları iyi hesap ediyor. Böyle olunca da altında imzası bulunan dizi...
En başından söylemeliyim ki, Birol Güven dramalarda verimli damar bulmayı iyi biliyor. Toplumun hassasiyetlerini iyi tartıyor, 'gıdıklayan' ya da 'tahriş eden' konuları iyi hesap ediyor. Böyle olunca da altında imzası bulunan dizi filmlerin tutma oranı yüzde 80'leri buluyor. Dünyada bir yapımcının ya da şirketinin başarılı sayılması için kabul gören oran, 7/4'tür. Yani yaptığı işlerin yarısından bir fazlasında kara geçmişse başarılı sayılır. Bu ölçek göz önüne alındığında, Birol Güven 'destan yazmış' demektir.
Usta yapımcının son üretimi, Show TV ekranlarında pazar gecesi ilk kez izleyici ile buluşan 'Keşke Hiç Büyümeseydik' oldu. Güven ve ekibi, artık rençberi oldukları 'nostalji tarlasını' yine iyi ekip biçmişler. Bu kez başrolde 'pişmanlıklar' var. Sanırım, Birol Güven'in hareket noktasını 'Hangimiz keşke ile başlayan bir cümle kurmadık ki!' sözü oluşturuyor. Gerçekten de zamanı başa sarmayı, bugünkü aklımız ve tecrübemizle geçmişteki hatalarımızı düzeltmeyi hangimiz düşünmedik ki? Ve hatta hangimizin aklından defalarca 'Keşke hiç büyümeseydik' cümlesi geçmedi ki? Zaten giderek nostaljiye daha çok sevdalanmamızın, geçmişi çok daha fazla özlememizin sebebi, bugünden duyduğumuz rahatsızlık ve pişmanlık değil mi?
Dizi; fedakar bir babanın hak etmediği şekilde evlatları tarafından yok sayılmasını, kıymetinin ancak öldükten sonra anlaşılmasını, evlatlarının bu yoldaki pişmanlıklarını ve 'keşke'leri 'iyi ki'lere çevirme çabalarını anlatıyor. Omurgası flash back'lere (zamanda geriye dönüşler) dayalı dizilerin ilk bölümleri zordur. 'Keşke Hiç Büyümedik' de bu zorlukla savaştı. Ancak zaman zaman kurgu kopuklukları yaşamasına ve ritmini yitirmesine rağmen dalganın üzerinden aşmasını bildi. Bunda son derece zor bir rolü üstlenen usta oyuncu Ege Aydan'ın şapka çıkartılacak performansının da rolü büyüktü.
Dizi; 'aile olmanın' önemine vurgu yaparken, aynı zamanda en güçlü darbelerin en yakınınızda bulunan kişilerden geldiği konusunda işaret fişekleri de fırlatıyor. Öyle ya, uzaktan gelen bir darbe için kolunuzu kaldırıp kafanızı koruma şansınız var. Peki ya en yakınınızda duran ve bir anda yumruğu patlatmaya kalkana karşı ne yapacaksınız?
Bakkalın kumbaralı telefonundan sevgilinin ev telefonunu çaldırmayı özleyip 'Keşke hiç büyümeseydik' diyenleri Birol Güven bir kez daha zaman makinasının koltuğuna oturtuyor. Pazar gecelerine alternatif arayanlara tavsiyemdir.
Usta yapımcının son üretimi, Show TV ekranlarında pazar gecesi ilk kez izleyici ile buluşan 'Keşke Hiç Büyümeseydik' oldu. Güven ve ekibi, artık rençberi oldukları 'nostalji tarlasını' yine iyi ekip biçmişler. Bu kez başrolde 'pişmanlıklar' var. Sanırım, Birol Güven'in hareket noktasını 'Hangimiz keşke ile başlayan bir cümle kurmadık ki!' sözü oluşturuyor. Gerçekten de zamanı başa sarmayı, bugünkü aklımız ve tecrübemizle geçmişteki hatalarımızı düzeltmeyi hangimiz düşünmedik ki? Ve hatta hangimizin aklından defalarca 'Keşke hiç büyümeseydik' cümlesi geçmedi ki? Zaten giderek nostaljiye daha çok sevdalanmamızın, geçmişi çok daha fazla özlememizin sebebi, bugünden duyduğumuz rahatsızlık ve pişmanlık değil mi?
Dizi; fedakar bir babanın hak etmediği şekilde evlatları tarafından yok sayılmasını, kıymetinin ancak öldükten sonra anlaşılmasını, evlatlarının bu yoldaki pişmanlıklarını ve 'keşke'leri 'iyi ki'lere çevirme çabalarını anlatıyor. Omurgası flash back'lere (zamanda geriye dönüşler) dayalı dizilerin ilk bölümleri zordur. 'Keşke Hiç Büyümedik' de bu zorlukla savaştı. Ancak zaman zaman kurgu kopuklukları yaşamasına ve ritmini yitirmesine rağmen dalganın üzerinden aşmasını bildi. Bunda son derece zor bir rolü üstlenen usta oyuncu Ege Aydan'ın şapka çıkartılacak performansının da rolü büyüktü.
Dizi; 'aile olmanın' önemine vurgu yaparken, aynı zamanda en güçlü darbelerin en yakınınızda bulunan kişilerden geldiği konusunda işaret fişekleri de fırlatıyor. Öyle ya, uzaktan gelen bir darbe için kolunuzu kaldırıp kafanızı koruma şansınız var. Peki ya en yakınınızda duran ve bir anda yumruğu patlatmaya kalkana karşı ne yapacaksınız?
Bakkalın kumbaralı telefonundan sevgilinin ev telefonunu çaldırmayı özleyip 'Keşke hiç büyümeseydik' diyenleri Birol Güven bir kez daha zaman makinasının koltuğuna oturtuyor. Pazar gecelerine alternatif arayanlara tavsiyemdir.
Merdiven düşmeleri
26 Kasım 2024 | 136 Okunma
Şiddet sarmalı ve diziler
24 Kasım 2024 | 90 Okunma
Ah be Şirin’im...
23 Kasım 2024 | 155 Okunma
Bu duruşmalar canlı yayınlanmalı
22 Kasım 2024 | 183 Okunma
Mesele 8 bin lira değil anlamadınız mı?
21 Kasım 2024 | 554 Okunma
TÜM YAZILARI