Ne yardan ne serden...
Televizyonda bir klima reklamı dönüp duruyor: Sloganı şöyle: "Güneşi seven ama kış serinliği isteyenlerin tercihi..." "Ne var ki bunda?" demeyin. Anlatınca hak vereceksiniz. Evet, klima bir konfor. Teknolojinin nimeti. Beton ve...
Televizyonda bir klima reklamı dönüp duruyor: Sloganı şöyle: "Güneşi seven ama kış serinliği isteyenlerin tercihi..."
"Ne var ki bunda?" demeyin. Anlatınca hak vereceksiniz.
Evet, klima bir konfor. Teknolojinin nimeti. Beton ve çölleşme ile giderek daha bunaltıcı hale gelen şehirlerdeki insanların kurtarıcısı. Gelin görün ki, gaz salımlarıyla sera gazı etkisinin artmasının ve iklim değişikliğinin de tetikleyicisi.
İklim değişikliği dediğim, şu anda dünyanın koronavirüsten çok daha büyük sorununun ismi. Bunun da müsebbibi biz insanlarız. Baksanıza, hem güneş istiyoruz hem serinlik. Bunun kendisi zaten doğaya aykırı değil mi? Doğayı değiştirmek, dönüştürmek, kendimizi doğaya değil, doğayı kendimize uydurmak uğruna dünyayı mahvediyoruz işte. Hem karnım doysun, hem pastam dursun. Yok öyle bir dünya... Olmadığını da zaten müsilajla, sera etkisiyle, iklim değişikliğiyle, art arda gelen doğal felaketlerle görüyoruz.
Önce derin dondurucuyu keşfettik. Sonra ihtiyacımızdan daha fazla balık tutup, denizleri kuruttuk. Tüketim çılgınlığına kapıldığımız için dünyanın kaynaklarını sömüre sömüre tükenme noktasına getirdik. Havayı, suyu, toprağı kirlettik.
Şimdilik...