‘Sanal’ tepkiler ölçü olur mu?
Pazartesi sabahı ekrandaki bazı magazin masalarının yorumcuları, Beşiktaş patlamasındaki şehitleri sosyal medya hesaplarında anmayan, mesaj paylaşmayan bazı ünlüleri topa tuttular. Onları memleket meselelerine duyarsız...
Pazartesi sabahı ekrandaki bazı magazin masalarının yorumcuları, Beşiktaş patlamasındaki şehitleri sosyal medya hesaplarında anmayan, mesaj paylaşmayan bazı ünlüleri topa tuttular. Onları memleket meselelerine duyarsız kalmakla suçladılar. Belki içlerinde eleştiriyi hak edenler de vardır. Ama bu konudaki duyarlılığı sadece sosyal medya hesaplarına endekslemek ne kadar doğru? Peki ya cumartesi akşamı, acı haberi alır almaz hemen Twitter'a davranıp Google'dan bulduğu ilk bayrak resmini de yanına iliştirerek 'yasak savmak' için mesaj yayınlayan, sonra da gecelere akanlar ne olacak? Ya da içine dolan kasvet yüzünden gözü twitter mivitter görmeyecek kadar yüreği dağlanmışsa ve mesaj yazamamışsa ne olacak?
Hayatın tek ölçütünü 'sosyal medyada mesaj paylaşmak' olarak görmek, aslında 'sığlığın' ve 'duyarsızlığın' dikâlâsı değil mi? Hayat sadece oraya yazılacak 130 küsur harften mi ibaret? Arama motorlarında 'hazır bekleyen' söz ve resimleri 'kes, kopyala, yapıştır' yapıp sosyal medya hesabından paylaşınca, 'duyarlı' mı oluyor insan?
Samimi olanları tenzih ederek söylüyorum ama eminim ki pek çok ünlü, cumartesi gecesi gerçek duygu ve düşüncelerini ifade etmekten ziyade, 'Aman yarın beni magazin masalarında topa koymasınlar' kaygısı ve telaşı ile geçti klavye başına.