Sosyal medya hepimizi sosyopat mı yaptı?
Sosyal medya yararlı mı, zararlı mı? Dünya buna henüz tam olarak karar veremedi. Sosyal farkındalık yaratma, birlikte hareket etme, aidiyet hissini geliştirme konularında hayatımıza olumlu katkılar yaptığı bir...
Sosyal medya yararlı mı, zararlı mı?
Dünya buna henüz tam olarak karar veremedi.
Sosyal farkındalık yaratma, birlikte hareket etme, aidiyet hissini geliştirme konularında hayatımıza olumlu katkılar yaptığı bir gerçek.
Hatta adaletin tecelli etmesini bile artık sosyal medyadaki 'delil' görüntüler sağlıyor. Peki ama hayatımızdan götürdükleri? İşte o konuda şapkamızı önümüze koyup uzun uzun düşünme vakti geldi de geçiyor bile.
BEĞENİLME İSTEĞİ
Geçenlerde bir akademisyenin değerlendirmesini okudum.
Sosyal medyada yaptığı paylaşım yeterince beğeni almayan, tık'lanmayan kişilerin ruhsal bunalıma girdiğini, bu şikayetle psikolog ve psikiyatrlara başvuranların sayısının hızla arttığını söylüyordu.
Görünen o ki, yeni çağın hastalığı artık 'stres' filan değil, 'beğenilmeme korkusu'... İnsanların kendilerini bir başkasına beğendirmesi ve takdir alması, sosyal medya marifetiyle 'hayatın birinci önceliği' haline gelmiş durumda. Estetik operasyonlardaki çılgınca artış ve photoshop uygulamasının kullanımındaki baş döndürücü yükseliş, bu hastalıklı halin bir başka uzantısı.
KİTAP OKUNMUYOR
Sosyal medyanın bana göre toplum üzerindeki en büyük aşındırıcı etkisi, hayatımızdan çaldığı saatler, hatta yıllar... Artık ilk boş zamanımızda hemen telefona davranıp sosyal medyada sörf yapmaya başlıyoruz.
Kitap okuyan, müze ve sergi gezen, hobi geliştiren neredeyse yok. Varsa yoksa 'like...' Sosyal medya topluma egemen oldu olalı, genel kültür seviyemizde korkunç bir düşüş olduğunu gözlemliyorum.
Bunun en belirgin örneği ise televizyondaki bilgi yarışmalarına katılanların perişanlığı...
(Bkz: Gaf Kürsüsü) Koyunun yavrusuna sıpa diyenler mi ararsınız, İstiklal Marşı'nı okuyamayanlar mı... Atv'deki Güven Bana'da 'Masa üzerinde oynanan bir oyunu' soruyorlar, iki yetişkin yarışmacı 'Masa tenisi' şıkkı dururken, 'Golf'ü işaretlemeye kalkıyor.
Genç kıza mesleğini soruyorlar, "Youtuber'ım" diyor. Nasıl meslek haline geldiyse... Müge Anlı "Peki ne yapıyorsun?" diye soruyor. "Video çekip yayınlıyorum" diyor. 850 bin takipçisi varmış. Annesine yaptığı şakaları Youtube'da paylaşıyormuş. Müge "Nasıl şakalarmış bunlar?" diye merak ediyor. Kızın verdiği örnek tüyler ürpertici: "Anneanemin ilaçlarını alıp kutularından çıkartarak, hapları odaya serdim. Sonra da yüzüme ölü makyajı yaptım ve kendime intihar etmiş süsü verip annemi çağırdım. Bu video ile büyük beğeni alıp sosyal medyada tanındım..." Şakaya bakar mısınız? Haydi onu geçtim, bu şakayı seyredip beğenen 850 bin kişiye ne demeli? Sonra o 'fenomen' kız ilkokul seviyesi sorularda başını kaşıyıp duruyor. Ondan bir önce yarışan Aytuğ isimli genç de sosyal medya fenomeniymiş.
Komik videolarını takip eden 1.5 milyon kişi varmış.
"En son ne zaman kitap okudun?" diye sorulduğunda "Galiba 6-7 yıl önceydi, hatırlamıyorum" diyor...
COPPERFIELD OLSA...
Şimdi kimse tutup da "Efendim eğitim sistemi yüzünden böyle insanlar yetişiyor" filan diye maval okumaya kalkmasın. Öğrenmek, sorgulamak, araştırmak, bilginin peşinde koşmak her şeyden önce insanın içinde olmalı. İlk boş anında kitap rafı yerine cep telefonuna davrananların ülkesinde Milli Eğitim'in başında sihirbaz David Copperfield olsa nafile...
(Bari başlıktaki kelimeyi açayım da, tembel insanların bilgi dağarcığına bir katkım olsun: Sosyopat: Psikolojik bozukluk sebebiyle karşısındakinin düşünce veya duygularını anlama yetisinden yoksun kişi)