Şu ‘Eşkıya’yı neden izliyorum?
Bölüm biter bitmez kendi kendime muhasebe yapmaya başladım, 'Şu 'Eşkıya'yı neden izliyorum?' diye...Beni yakından tanıyanlar, karakterimi de iyi bilir. Şiddetin her türlüsüne karşıyımdır. Peki o zaman...
Bölüm biter bitmez kendi kendime muhasebe yapmaya başladım, 'Şu 'Eşkıya'yı neden izliyorum?' diye...
Beni yakından tanıyanlar, karakterimi de iyi bilir. Şiddetin her türlüsüne karşıyımdır. Peki o zaman içinden onca şiddet geçen bir mafya dizisine beni çeken ne? Anlatayım...
Bu hafta dizi, 'Civciv'in, karısı 'Ayşen'i 'infaz ettiği'(!) o dramatik sahne ile başladı. 'Civciv', yastığı karısının suratına bastırırken gözyaşları o yastığın üzerine damlıyordu. Peki neden öldürdü o çok sevdiği karısını? Kendisi bir mafya üyesi olduğu için... Çünkü 'Hızır Reis', evine ve işyerine dinleme aleti (böcek) yerleştiren 'Ayşen' için ölüm emri çıkarmış, bu görevi de 'racon gereği' eşine vermişti. Mafyaya bulaşmak demenin, sadece sevdalısını değil, tüm hayatını o örgüte 'rehin vermek' olduğunu iyi bilen 'Civciv', görevini(!) yerine getirdi. Sonra mafyanın diğer üyeleri ile birlikte cesedi ormanlık bir alana götürdü. Fonda Neşet Ertaş'ın 'Bir kazma al bir kürek aman aman mezarımı kaz gayri aman' dediği 'Zülüf Dökülmüş Yüze' türküsü çalıyordu. 'Civciv', önceden kazılmış mezara cesedi yerleştirdi. Sonra mezarın içinde kaldı. Neden? Çünkü kendisinin de öldürüleceğinden adı gibi emindi. Ve beklediği oldu...
Peki bu sahnenin neresi etkileyici? Söyleyeyim... Bunca dehşetin orta yerine aşkı, sevdayı yerleştirmek, bunu yaparken de ajitasyona kaçmadan, 'iliştirme' durmadan bu işi başarabilmek her babayiğidin harcı değil de ondan.