İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi nasıl dış işleri bakanı çıkardı?
İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, İlim Yayma Vakfı tarafından kurulmuş ve kadim Ziraat Mektebini yeniden bir eğitim yuvasına dönüştürmüş güzide bir üniversite. Benim de mensubu olduğum okul, Ziraat Mektebi banisi Abdülhamit Han’ın, mezunu İstiklal Şairimiz Mehmet Akif’in hatırasını yaşatır. Öğrenciler onların diktiği ağacın gölgesinde gölgelenir. Üniversite, unvanı ile de İslam Ekonomisi ve Finansı alanının dünyadaki önderlerinden Sabahattin Zaim Hocanın yolunu takip eder. Bu anlamda bir iktisadi
İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, İlim Yayma Vakfı tarafından kurulmuş ve kadim Ziraat Mektebini yeniden bir eğitim yuvasına dönüştürmüş güzide bir üniversite. Benim de mensubu olduğum okul, Ziraat Mektebi banisi Abdülhamit Han’ın, mezunu İstiklal Şairimiz Mehmet Akif’in hatırasını yaşatır. Öğrenciler onların diktiği ağacın gölgesinde gölgelenir. Üniversite, unvanı ile de İslam Ekonomisi ve Finansı alanının dünyadaki önderlerinden Sabahattin Zaim Hocanın yolunu takip eder.
Bu anlamda bir iktisadi ekolün yerküredeki en güçlü temsilcilerindendir. Hatta gördüğü evrensel ilgi bakımından İslam ekonomisi ve finansı alanının en önemli küresel merkezlerindendir diyebilirim. Alanı kişisel ilgiden çıkarıp kürsüleştiren (akademik kurumsallaşma) üniversitedir Zaim.
Şöyle dünyayı bir dolaşıp Türkiye’den en tanınan üniversite sorulsa Zaim belki önde gelmez ama en tanınan bölüm sorulsa dünyada yüzlerce, binlerce insanın İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi İslam Ekonomisi ve Finans bölümünü işaret edeceği görülür. Bu büyük bir servettir. Elde edilmesi çok emek gerektirir. Kurucu vakfın uzun ve sabırlı kâr amacı gütmeme düsturu gerekir.
14 yıllık kısa tarihinde Üniversite’nin bir dış işleri bakanı çıkarması ise gerçekten olağanüstü bir başarıdır. Bu mümkün olmuştur çünkü geçen 14 sene yeni başlayan tarihin bir parçasıdır. Türkiye’nin yazdığı tarihin…
Nihayet Üniversite’nin yüksek lisans mezunu ve doktora öğrencisi Esaad Hasan Şeybani’ye yeni Suriye hükümetinde Dışişleri Bakanı olarak görev verilmiştir. Bakan Şeybani 2022 yılında tamamladığı yüksek lisans tezinde “Arap İsyanlarının 2010-2020 Yılları Arasında Suriye’ye Yönelik Türk Dış Politikasına Etkisi”ni yazmış. Doktora öğrenimine ise devam ediyor.
Meselenin üniversite kısmı böyle. Fakat bir de Türkiye kısmı var. Türkiye’de dahi yurtdışı öğrencilere hocaların ırkçılık yaptığı bir iklim kurulmuşken Sn Cumhurbaşkanının duruşu denklemleri değiştirdi.
Önce şunu bilelim: Suriyelileri dünyada kimse istemedi, kimse sevmedi. Suriyelilerin bir Arap ülkesinden vize almaları mesela imkansızdı. Avrupa’dan dahi zordu ki Avrupa’dan vize almaları da imkansızdı. Fark şu: Avrupa’ya vize başvurusu yapabilirler ve ret alırlardı. Arap ülkelerine ise vize başvurusu dahi yapamazlardı.
Suriyelilere olumlu yaklaşan bir Türkiye oldu, bir de Malezya… Malezya ulaşmak ve yaşamak bakımından Suriyelilerin erişiminin zor olduğu bir yerdir. Nihayet elde Türkiye kalıyordu. Kardeşlerimiz deyip kapıyı açan…
Oysa bir dönüşüm ve atılım içindeki Körfez ülkeleri onlarca üniversite kurmuştu. Tonlarca kaynağı bu üniversitelere ayırmışlardı. Peki kime eğitim vereceklerdi? Hayatın her alanından koparılmışken en azından gerçekten eğitim almasına değecek binlerce Suriyeliden birkaçını dahi alamazlar mıydı?
Evet, Suriyelileri kimse istemedi, kimse sevmedi. Türkiye hariç. Eğitim insan kazanmak işidir. Milyonlarca Suriyeliden hiç mi Harvardlık öğrenci yoktu? Hiç mi Oxfordluk öğrenci yoktu? Dünyanın Suriye işindeki en büyük ayıbı belki de eğitimi esirgemesiydi.
Ekmek esirgenebilir, iş esirgenebilir, barınak esirgenebilir ama eğitim, bilgi, ilim esirgenemez. Eğitimin ontolojik varlığı esirgememeye dayalıdır. Eğitim kapitalistleştirilemez.
Neyse ki Suriyelileri esirgeyen bir Allah ve bir Cumhurbaşkanı vardı. Misafir ağırlamakta en dirayetlilerimiz dahi çözülme göstermeye başlamışken o duruşunu bozmadı. O bir yalpalasa buralar fena olurdu.
Şimdi bakıyorum herkes her şeyin üstünü kapattı. Millet ondan razı. Suriyelilere sahip çıkmanın bir karşılığı olduğunu görmekten memnun. Suriyeliler de ondan razı. Dünya da razı. Rızasını terör sorununu Türkiye’nin temizleme hakkını kabul ederek gösterecekler. Yahut kabul etmek zorunda kalarak…
Bu da Türkiye’nin duruşu kısmı. Meselenin bir de eğitime yatırım kısmı var. Cumhurbaşkanının en büyük hizmetlerindendi her il'e bir üniversite kazandırmak. Bu üniversitelerin şimdi bölgemizde, Afrika’da, Güney Asya’da liderler yetiştirdiğini görüyoruz. Bu geleneği vardı Türkiye’nin. Harbiyede, yerleşik üniversitelerde dünyanın bir bölümü için liderler yetiştiriyordu Türkiye. Türkiye bu manevi geri dönüşü yanında eğitime yaptığı yatırımın maddi karşılığını da aldı, alıyor.
Asıl iş ise bu değildir. Asıl iş Türkiye’nin şimdi başlayacak atılımı için bu yaygın üniversitelerinin büyük bir kapasite yetiştirmiş olmasıdır. Bunu da yakında katma değerli işlere yatırım yapmanın mümkün olduğu anlaşıldığında herkes görecektir.