Piyasa Türkiye’ye karşı hep orantısız güç kullandı
Neden Türkiye’de önemli kararlar saat 6’dan sonra açıklanır? Peki, neden kritik kararlar için cuma akşamları beklenir? Cevap basit; sindirilmişlikten. Sindiren kim sorusunun cevabı da açık ve net; finans. Piyasa kapalıyken karar almak esas oldu ülkede. Bu travma, Türkiye’nin finansla disipline edilmesinin bir sonucu. İstanbul Üniversitesi dahi diploma kararını saat 6’dan sonra verdi. Yahu işte uzun sürmüştür toplantı diye izah getirmenin lüzumu var mı? KKM mesela gündüz açıklansaydı da millete döviz
Neden Türkiye’de önemli kararlar saat 6’dan sonra açıklanır? Peki, neden kritik kararlar için cuma akşamları beklenir? Cevap basit; sindirilmişlikten. Sindiren kim sorusunun cevabı da açık ve net; finans.
Piyasa kapalıyken karar almak esas oldu ülkede. Bu travma, Türkiye’nin finansla disipline edilmesinin bir sonucu.
İstanbul Üniversitesi dahi diploma kararını saat 6’dan sonra verdi. Yahu işte uzun sürmüştür toplantı diye izah getirmenin lüzumu var mı?
KKM mesela gündüz açıklansaydı da millete döviz bozdurmak için fırsat verilseydi alkışı da başarısı da daha başka olabilirdi.
Bugün piyasada olmak kendi paranla devletine operasyon çektirmek demek.
Piyasayı devlet regüle eder. Fakat liberal ekonomilerde piyasa da devleti regüle eder. Sektörleri regüle eder. Kayıtdışılığı regüle eder falan falan.
Amma Türkiye’de piyasa devlete karşı hep orantısız güç kullandı. Hatta evvelce devleti emrine alıp millete orantısız güç kullanırdı.
Devlet de bu yüzden sindi. Kararlarını en azından saat kısıtıyla özgür alamaz duruma düştü. Piyasanın kurşunu, topu, tüfeği, bazukası bitimsiz sandı. Dünyanın en borçsuz ülkelerinden olduğu halde zavallı parametreleri olan ekonomilerin vatandaşı olan analistlerden nasihat dinledi. Devletinin değil, sermayenin yanında saf tutan alan uzmanlarına şirinlik göstermeyi iş sandı.
Mevzuun YANLIŞlığı anlaşılıyordur sanırım.
BAE ile yapılan swap anlaşması 50 milyar dolar hacmindeydi. Bu tutarın daha azı için faizin %50’ye çıkarıldığını da görmüyorsunuz?
Sorun devletin piyasayı yerli-milli amaçlara hizmet edecek kıvamda regüle edememesiydi. Başka şey değil. Böylece alt gelir grubu üzerine yüklenilip bir girişimin zemini oluştu. Bu zemin Gezi’nin aslı olan Occupy Wall Street’in (OWS-ABD Borsasını İşgal Et Hareketi) zeminiydi.
Özellikle eylülden bu yana bu minvalde uyarılar yaptım, devlet-piyasa-toplum-çatışma ilişkisini bu köşeden tartıştım. Cumhuriyet ve çatışan güçler dinamiklerini işledim.
O uyarıların şimdi gerçekleşmeye geldiği görülüyor. Sn Özgür Özel occupy yerine boykotu koyarak pazar gecesi süreci başlattı.
Dikkat buyurun; hedefine siyaseti değil, sermayeyi koydu. Bu arada evvelce yaklaştığını düşündüğüm TÜSİAD buluşmasının TÜSİAD’ın finans kanadınca önü alınmasına rağmen son 10 günde önemli açıklamalar geldi.
Önce Sabancı CEO’su Sn Cenk Alper konuştu. Yatırım yapacaklarını söyledi. Bunu Türkiye’de bir yatırım grevi uygulandığına dair tezimin ispatı olarak gördüğümü not etmek isterim. Sonra Sn Ali Koç mealen Türkiye müthiş bir ülke ama potansiyelini gerçekleştiremiyor dedi. El hak bu sözlerin altına imzamı atarım. Potansiyele mâni olanın da yatırım grevi yapan sermaye çevresi olduğunu not ederek. Sonra Sn Murat Ülker Kemalist değilim çıkışını yaptı.
Bu çerçeveye Halk Partisi düşüncesinden bakılsa; sermaye yolsuzluk operasyonlarının önünü açtı denmesi gerekir. Halk Partisi düşüncesinden öyle de dendi. Biraz dolaylı yoldan... Halk Partisi hukuk referansı yerine sonuçta her şeyi koyabilir. Toplumun genel karakterini baskı altında tutmak ve hukuki imtiyaz temin etmekten başka talepleri yok.
Nasıl dolaylılık kullanıldığını arz edeyim. Sn Özel saydığım isimleri açıktan telaffuz edemese de son aylarda sistemin günah keçisi haline getirilen Sn Ferit Şahenk’i bir bahaneyle hedef aldı. Böylece dolaylı yoldan aslında sermayeyi hedef aldığını beyan etti. Böylece Cumhuriyet’in taahhüdü olan sermayedar ortaya çıkarma idealini reddetti. Kurucu aklın ürettiği sermayedarlara karşı konum aldı.
Diğer taraftan seçmenini varsıl ve elit kitle olarak kodlayıp Cumhuriyet’in bir diğer taahhüdü olan orta sınıf oluşturup büyütme idealini reddetti.
Böyle yaparak kurucu partinin temel iddiası adına çok ama çok çelişkili bir hal oluşturdu. Halk Partisi, Cumhuriyet’ten koptu. Cumhuriyet’in sektörel ve sektör içi çatışmadan refah çıkarma vaadini terk etti. Türk tipi cumhuriyet gereği Avrupa tipi cumhuriyete göre farklı veya eksik olan toplumsal sınıfı (elitler) oluşturup sınıf çatışmasını önerdi. Yakın tarih boyunca ortaya çıkan tüm toplumsal çatışmaların düşünsel kaynağının neresi olduğunu da böylece göz önüne serdi.
Şimdi Halk Partisi’nin, OWS’den farklı olarak piyasayı hedefe koymamasının bağlamdaki yerini izah edeyim.
Halk Partisi, stratejisini somutlaştırmak için piyasaya bel bağlıyor. Tavrının karşılığını ekonomik göstergelerden elde etmeyi umuyor, edecek. Hep böyle oldu. Piyasa oldum olası Halk Partisi’nin emellerine ulaşmasında kaldıraç olarak kullanıldı. Piyasa bozuldukça hükümetler elitlere teslim oldu.
Bu ülkenin finansal piyasalarında yatırım yapanlar TL varlıklarda kalarak bir taraftan ülkesine katkı verdiğini zannederken hep ülkesinin aleyhine kullanılan kişiler durumuna düşürüldü. En can sıkıcı olan kısım da işte budur. Piyasada yatırım yapanlar Halk Partisi’nin oyununun kurbanı olarak kullanılır. Halk Partisi’nin demokrasi içindeki rolü de budur. Siyaset eliyle değil, piyasa eliyle demokratik hakkını kullanır. Ama demokratik hakkın böyle dolaylı kullanımı meşru değildir.
Hukuk süreci devam eden bir yolsuzluk davasından elitist kalkışmaya işte böyle varıldı. Piyasa etkisine güvenilerek…
Türkiye istediği kadar saat altıyı beklesin, istediği kadar cuma akşamını gözlesin, operasyon çekecek olanlar piyasa apaçıkken çekmeye devam edecek. Üstünlüklerini bu yolla dayatmayı sürdürecek. Piyasa aklı kullanılmadığı müddetçe…
Evet, Sn. Özel siyaseti değil, sermayeyi hedef aldı.
Çünkü toplumla değil, sermaye ile kazanacağını biliyor.
Toplumun değil ama sermayenin kendi kitlesine üstünlük sağlayacağını biliyor. Piyasayı sadece hükümetin değil, sermayenin da aleyhine kullanıyor. İkisini de zayıf düşürüp eline alma stratejisi uyguluyor. Fark edemediği bir gerçek var yalnız; Cumhuriyet’in mahsulü olan sermaye çevresine dair toplumun mutabakatına dahil olmuş oluyor. Bu gerçek nedeniyle stratejisi çalışmayacaktır. Ve yüzyıl boyunca kendi ortaya çıkardığı sermayedara karşı tavrı, kitlesini elit olarak kodlaması Halk Partisi’nin ayağına dolanacaktır.
Ama olsun. Yazın hayatım boyunca anlatmaya çalıştığım iktisadi ve içtimai gerçekleri somutlaştırmıştır.
İşte devlet, işte devleti adaletin aygıtı değil, kendilerine imtiyaz sağlamanın aygıtı görenler.
Sorun belli, kaynağı belli, kaldıracı da belli… Halk Partisi geçtiğimiz pazarla beraber siyaset-dışı son oyununu oynadı. Hâlâ görülüp finansal kesim yönetilemeyecekse cuma günü saat altılarını daha çok bekler bu millet.