Meselenin özü
Okullarda bize bilimsel yöntemlerin basamaklarını anlatırken ilk sırada “problemin tespiti” yani problemi net ve açık bir şekilde, anlaşılır ifadelerle belirtmemiz söylenir. Ancak bununda öncesinde olması gereken...
Okullarda bize bilimsel yöntemlerin basamaklarını anlatırken ilk sırada “problemin tespiti” yani problemi net ve açık bir şekilde, anlaşılır ifadelerle belirtmemiz söylenir. Ancak bununda öncesinde olması gereken bir husus var ki onu da kısaca “dertlenmek” olarak ifade edebileceğimizi düşünüyorum.
Dertlenmekten maksadım insanlığa hizmet etme, bir şeyler üretme derdi. Büyük icatlar büyük ihtiyaçlar neticesinde ortaya çıkmıştır. Bir şeye olan ihtiyaç dert haline gelmediği takdirde yani bir problem olarak görülmediği takdirde bunun tespiti yapılamaz. Problem tespiti yapılmadığı zaman da gözlem yapma ve veriler toplama, hipotezler kurma, deneyler tasarlayıp, hipoteze dayalı tahminlerde bulunma vs. aşamalarına geçilemez.
Kıymetli okurlar. Uzun bir süredir dünyada yaşanan yeni nesil küresel savaşı anlatmaya çalışıyorum. Ülkeler ve ülke büyüklüğündeki şirketlerin hem kendi aralarında hem de karşılıklı olarak yaptıkları savaştan ancak savaşırken de aynı zamanda ortaklık kurulabildiğinden bahsediyorum. Bu savaşı asimetrik savaş olarak tanımlayanlar olduğu gibi farklı isimlerle ifade edenler de bulunmaktadır.
Ekonomik, teknolojik, diplomatik, askeri ve siyasi cepheler başta olmak üzere birçok farklı alanda yürütülen bu savaştan daha güçlü bir şekilde çıkabilmek için sağlam temellere oturmuş bir ekonomik yapıya sahip olmamız gerekiyor. Sağlam bir ekonomik temele sahip olabilmenin en önemli şartı ise yerli ve milli üretim kapasitenin yüksek, dışa bağımlılığın ise en alt seviyede olmasıdır.
Peki, yerli ve milli üretim kapasitenin yüksel olmasının temelinde ne var? Diye soracak olursak, bilgi üretme kapasitesinin güçlü olması cevabı ile karşı karşıya kalırız. Bilgi üretmenin temelinde de yazımın başında belirttiğim gibi dertlenmek bulunmaktadır. Elbette ki sadece dertlenmek yeterli değildir. Bunun yanında da eğitimli ve kalifiye insan kaynağına ihtiyaç vardır.
Kıymetli dostlar. Türkiye'ye karşı 2011 yılı Eylül ayında başlayan ve 2013 yılı Mayıs ayı sonrasında sistematik bir şekilde devam eden saldırılar son dönemde açıkça ilan edilmeye başladı. Bakınız bir yandan ABD uzun bir süredir PYD/PKK'ya sürekli olarak tırlarla askeri araç-gereç ve mühimmat yardımı yaparken geçen hafta Almanya SDP Başbakan adayı Schulz “Özgür ve demokratik Türkiye için savaşanlara daha çok destek olacağız” dedi. Peki, onlara göre “özgür ve demokratik Türkiye için savaşanlar” kimler? Diye soracak olursak FETÖ, PKK, DHKP-C gibi terör örgütleri karşımıza çıkacaktır. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında gerek FETÖ gerekse PKK teröristlerine karşı tutumlarına bakıldığında sessiz kalarak destek veren Almanya'nın bu terör örgütlerine seçimlerin ardından açıktan destek verecekleri açık bir şekilde ilan edilmiş oldu.