Arapça Kitap ve Kültür Günleri, geleceğimizin tohumlarını ekerken...
Arapça Kitap ve Kültür Günleri’nin bu yıl dördüncüsü yapılıyor: Daha kapsamlı, daha doyurucu, daha tecrübeli bir faaliyet gerçekleştiriliyor bu yıl.120-130 yıl öncesine götüreyim sizi...
Arapça Kitap ve Kültür Günleri’nin bu yıl dördüncüsü yapılıyor: Daha kapsamlı, daha doyurucu, daha tecrübeli bir faaliyet gerçekleştiriliyor bu yıl.
120-130 yıl öncesine götüreyim sizi önce: Babıâlî’de Filibeli Ahmet Hilmi’nin bürosundayız: Bugün İslâm dünyası dediğimiz Osmanlı coğrafyasının dört bir tarafından gelen yazarlar, münevverler, ilim adamları Filibeli’nin bürosuna girip girip çıkıyorlar... Büro fokur fokur insan kaynıyor: Sıradan insanlar da değil, İstanbul’un herhangi bir semtinden gelen kişiler de! Kimileri Kahire’den, kimileri Kırım’dan, kimileri Hicaz yöresinden gelen dertli, öncü insanlar bunlar...
Payitaht’tayız ne de olsa! Paris de fokur fokur kaynıyor o vakitler ama payitaht da bir telaş, bir heyecan, İslâm dünyasının yeniden toparlanması gayretleri, coşkusu var: Güney Afrika’dan Hindistan’daki, Çin’deki, Açe’deki Müslümanlara kadar el uzatılmış. Sadece yardım faaliyeti değil, İslâm dünyasını sömürgecilere karşı dimdik ayakta tutacak ve sonrasında ayağa kaldıracak fikrî yol haritasını da payitahtta konuşuyor müslümanlar...
Bu muazzez gökkubbemiz çöktü artık: Burada resmettiğim tablo tarih oldu. Temeller sarsıldı, sütunlar yıkıldı; İslâm dünyası, tarihinin en büyük buhranlarından birinin, belki de en büyüğünün eşiğine yuvarlandı...
İkinci büyük medeniyet buhranıydı bu.
Bunun, elbette ki, iç ve dış nedenleri vardı.