“Hukuk diktası” sona erdirilmediği sürece...
Yazının sonunda söyleyeceğim şeyi başında söyleyeyim: Bu ülke, tavan'dan hukuk üzerinden laik kurumlar yoluyla, sosyolojik olarak da taban'dan laik eğitim sistemi vasıtasıyla kendi kendini...
Yazının sonunda söyleyeceğim şeyi başında söyleyeyim: Bu ülke, tavan'dan hukuk üzerinden laik kurumlar yoluyla, sosyolojik olarak da taban'dan laik eğitim sistemi vasıtasıyla kendi kendini sömürgeleştirdi.
Böylelikle bütün medeniyet iddialarını terketti.
Böylelikle Müslüman kimliği yok olma tehlikesiyle karşı karşıya getirildi.
Böylelikle Batılıların Türkiye'yi fiilen işgal etmelerine gerek kalmadı: Batılıların işgal ettiklerinde yapacaklarını içimizdeki yerli sömürgeciler içeriden hukuk ve eğitim sistemi aracılığıyla yaptılar.
MODERN HUKUK: HÜKMETME'NİN DAYANAĞI
Hukukun fazla geliştiği yerde de, hukukun hiç gelişmediği yerde de, hukuk yoktur aslında.
Hukukun gelişmediği yerde, yalnızca açık zulüm vardır; hukukun fazla geliştiği yerde ise örtük zulüm hükümfermâdır. Dolayısıyla her iki yerde de hukuksuzluk hükümrandır yalnızca.
Modern hukuk, aşırı gelişmiş bir hukuktur. Modern hukukun aşırı gelişmiş olması, hukuk düşüncesinin değil, siyaset düşüncesinin gelişmiş olmasının sonucudur.
Başka bir deyişle, modern Batı hukuku antroposantrik'tir / insan-merkezcidir: İnsanı her şeyin merkezine alır. Tanrılaştırır. Hükümran kılar. Ama sonuçta, bütün hakları izafileştirir, çatışmaları keskinleştirir ve insanın, sistemin hükümranlığına kurban gitmesine yol açar.
O yüzden modern Batı hukuku, siyasetin ve siyaset düşüncesinin yedeğinde gelişmiştir: Siyasetin temel hedefi hükmetmektir; siyaset düşüncesinin temel meselesi ise, hükümranlık problemi.