İnsan insanın kurdu değil; yurdu, umudu ve ufku’dur
Tarihi, büyük iddiaları olan, büyük iddialarla kuşanan ve yola çıkan toplumlar yapar. Ama bir şartla: Hedef, dünyaya hâkim olmak değil, insan/lığ/a hâdim olmak olursa, tarihi yapar, hayat sunar bu...
Tarihi, büyük iddiaları olan, büyük iddialarla kuşanan ve yola çıkan toplumlar yapar.
Ama bir şartla: Hedef, dünyaya hâkim olmak değil, insan/lığ/a hâdim olmak olursa, tarihi yapar, hayat sunar bu toplumlar.
Zira dünyaya hâkim olma kaygısı güden toplumlar, dünyanın mahkûmu olmaktan kurtulamazlar.
KABA GÜÇ, RUHU ÖLDÜRÜR
Dünyaya hâkim olma kaygısıyla hareket eden toplumlarda adalet fikri yeşermez.
Adalet fikri'nden yoksun bir güç, kaba gücü kutsar; kaba güce dayanan bir dünya kurar.
Kaba güç, insanı, güdülecek bir nesne, bir makina olarak görür. İnsanın ruhunu öldürür, hayatı orman kanunlarının hükmünü icra ettiği bir arenaya dönüştürür.
Kaba güçle kurulan bir dünya, varlığını hukuk düzeni kurarak idame ettirir. Ama bu hukuk düzeninde aslolan insan değil, sistemdir: Hukuk sistemi. Tıpkı Roma'da olduğu gibi. Düzenin adı Sezarizm'dir: “Askerî zorbalık düzeni” (Braudel).
Burada hukuk, insanı değil sistemi korur aslında: Gerekçesi de hazırdır ve acımasızdır: Düzen varolacak ki, insan varlığını koruyacak bir güvence'ye kavuşacak, der.