İnsan’ın acı’sız ölümü: Estetize yok-oluşlar çağında “ölü-sevici”lere dönüşmesi...
Bazen yaşananları, hele de bütün değerlerin çözüldüğü, anlam haritalarının yırtıldığı katastrofik zaman dilimlerinde ne tür felâketlerle karşı karşıya olduğumuzu bize filozoflar değil, bilge insanlar, büyük sanatçılar daha iyi resmederler.
Aldous Huxley bu tür bilge insanlardan biridir. Cesur Yeni Dünya başlıklı romanıyla, gelecekte olabilecekleri filozoflardan daha iyi, daha sarsıcısı bir dille tarif etmişti.
“İnsanlara öyle zulmedilecek ki”, demişti Huxley, “insanlar, kendilerine yapılan bu zulümden haz duyacaklar.”
KATİLİMİZİ CEBİMİZDE TAŞIYORUZ!
Hakikat-sonrası (post-truth) zamanlarındayız: Medya “bulundu”, hakikat yok oldu. İnsan da, hayat da, hakikat de, hız, haz ve ayartı labirentinde kayboldu.
Hayatımız medyatikleşti, mekanikleşti ve ruhsuzlaştı: Hayata değemiyoruz: Katilimizi cebimizde taşıyoruz: Celladımıza âşığız... Cep telefonları, bizi her gün, her an öldürüp yok eden cellatlarımız aslında.