İslâm’ın atılım ve açılım gücü: Tarih metafiziği
Önce şu tespiti yapalım: Bütün büyük medeniyetlerden beslenen, hepsini besleyen, doğuşunun ilk asrından itibaren Atlantik'ten Pasifik'e kadar üç kıtada hüküm süren ama Batılılar gibi hiçbir...
Önce şu tespiti yapalım: Bütün büyük medeniyetlerden beslenen, hepsini besleyen, doğuşunun ilk asrından itibaren Atlantik'ten Pasifik'e kadar üç kıtada hüküm süren ama Batılılar gibi hiçbir medeniyetin kökünü kazıma ilkelliği ve düşüklüğü sergilemeyen tek medeniyet tecrübesi, İslâm medeniyeti tecrübesi'dir.
Bunun nedeni nedir?
Bu yazıda bu hayatî meselenin izini süreceğim.
İNSANLIĞIN ÖNÜNÜ “BİZ” AÇABİLİRİZ YENİDEN
Eğer esaslı bir tarih felsefesi geliştirebilir, bu tarih felsefesi çabasının fikrî bulgularını ve sonuçlarını iyi değerlendirebilir ve nihayet sadece İslâm dünyasının değil insanlığın yaşadığı varoluşsal sorunları anlamlandırabilecek ve aşabilecek kapsamlı, kuşatıcı bir medeniyet fikri ortaya koyabilirsek hem tarihin akışını değiştirebiliriz hem de insanlığın önünü Müslümanlar olarak biz açabiliriz yeniden.
Sözünü ettiğim bu yolculuk, zorlu ama hayal ya da imkânsız bir yolculuk değil.
İslâm dünyası, tarihinin en zorlu dönemecinin eşiğinden geçiyor: İki asırdır zorlu bir hayat-memat, büyük bir varoluş mücadelesi veriyor.
Tarihte yaşadığımız ikinci büyük medeniyet krizi bu. Birinci büyük medeniyet kriziyle karşılaştırıldığında birincisinden hem daha derin hem de tehlikeleri ve imkânları bakımından daha büyük bir kriz bu.