Kardeşlik nimeti: Yer’i ve değer’i
Çağımızın parlak düşünürlerinden Wittgenstein şöyle der:“Birini yanlış bir ortama koyun, hiçbir şey gerektiği gibi işlemez. Adam her bakımdan tedirgin olur. Adam'ı tekrar doğru YER'e...
Çağımızın parlak düşünürlerinden Wittgenstein şöyle der:
“Birini yanlış bir ortama koyun, hiçbir şey gerektiği gibi işlemez. Adam her bakımdan tedirgin olur. Adam'ı tekrar doğru YER'e yerleştirin, her şey gelişmeye başlar ve adam kendine gelir.” (Kesinlik Üstüne + Kültür ve Değer, Metis Yayınları, 2013: 171.)
KARDEŞLİĞİ KÜÇÜMSEMEK!
Konumuz: kardeşlik.
Kardeşlik, bulunmaz bir nimet. Ama biz öylesine nankör insanlarız ki, kardeşlik gibi aziz bir nimeti bile, bile bile tepebiliyoruz, elimizin tersiyle itebiliyoruz!
Kardeşliği küçümsüyoruz. Biri, “kardeşliği” hatırlatınca, gülüp seçiyor, arkamızı dönüyoruz! Hatta öyle ânlar oluyor, öyle olaylar yaşanıyor ki, “kardeşlik”ten sözeden birine, “masal anlatma bize!” diye hakaret bile edebiliyoruz!
Niçin, kardeşlik gibi bir nimeti bu kadar değersizleştirebiliyoruz peki?
Kardeşliğin ne demek olduğunu hem bihakkın bilemediğimiz için hem de -sanırım, biraz da bu nedenle- kardeşliğin hakkını hakkıyla yerine getiremediğimiz için.