Medeniyet perspektifi ve pergel metaforu olmadan aslâ!
Türkiye'nin, en temel varoluşsal sorunu, medeniyet iddialarını ve medeniyet perspektifini yitirmesidir.Medeniyet iddialarının yitirilmesi, yönümüzü ve yörüngemizi yitirmemizle sonuçlandı. Bu da, kaçınılmaz...
Türkiye'nin, en temel varoluşsal sorunu, medeniyet iddialarını ve medeniyet perspektifini yitirmesidir.
Medeniyet iddialarının yitirilmesi, yönümüzü ve yörüngemizi yitirmemizle sonuçlandı. Bu da, kaçınılmaz olarak, ülkemizde, coğrafyamızda ve dünyada yaşanan hâdiselere çığır açıcı şekillerde bakabilmemizi mümkün kılacak bakış açılarımızı kaybetmemize yol açtı.
Sonuçta, Batılılaşma / sekülerleşme projesiyle başkalarının iddialarını benimsedik. Başkalarının perspektifleriyle kendi sorunlarımıza bakma aymazlığı sergiledik. O yüzden hiç bir sorunu tam olarak anlayamıyor, anlamlandıramıyor ve hâl yoluna koyamıyoruz.
AŞIRI ÖZGÜVEN DUYGUSU DA, AŞAĞILIK KOMPLEKSİ DE TEHLİKELİDİR
Sonuçta, bizim yaşadığımız varoluşsal sorunlara bile başkalarının iddialarıyla ve bakış açılarıyla baktığımız için, çözmek için el attığımız bütün sorunlar kangrene dönüşüyor, daha da içinden çıkılmaz hâller alıyor.
Ve daha vahim bir felâketin, özgüven kaybının ve aşağılık kompleksinin eşiğine fırlatıyor hepimizi...
Bir toplum için aşağılık kompleksi ne kadar yıkıcı ve tehlikesiyse; başkalarını, başka medeniyetleri ve kültürleri gözardı eden aşırı özgüven duygusu da aynı ölçüde yıkıcı ve tehlikelidir.
Osmanlı'nın çöküşünde bu aşırı-özgüven duygusu belirleyici bir rol oynadı.
Tanzimat'tan bu yana eşiğine sürüklendiğimiz, Cumhuriyet'le birlikte tehlikeli boyutlar kazanan Batı'ya karşı duyduğumuz aşağılık kompleksi ise bütün hayatımıza, bütün kesimlere, bütün kurumlarımıza sirayet etti.