Medeniyet tasavvurunuz yoksa, yok olmaktan kurtulamazsınız!
Kendi tarihimizi biliyor muyuz?Hayır!Niçin?Tarih bilincimiz linç edildiği için.Kendimizi tanıyor muyuz, peki?Hayır!Dahası, kendimizi tanımadığımızın farkında mıyız?Hayır!Sorular da, cevaplar da...
Kendi tarihimizi biliyor muyuz?
Hayır!
Niçin?
Tarih bilincimiz linç edildiği için.
Kendimizi tanıyor muyuz, peki?
Hayır!
Dahası, kendimizi tanımadığımızın farkında mıyız?
Hayır!
Sorular da, cevaplar da ürpertici!
BİR TARİH FELSEFENİZ YOKSA, TARİHİNİZİ BİLE YAZAMAZSINIZ!
Bir toplumun kendi tarihini bilememesi, kendini tanımadığını bile idrak edememesi, o toplumun bir varoluş sorunu yaşadığının ürpertici bir göstergesi!
Kendi tarihini bilemeyen, kendini tanıyamayan bir toplumun, insanlığa bir şey verebilmesi mümkün mü?
O yüzden yüzyıldır, tarih yapmıyoruz, Batılıların yaptığı tarihte tatil yapıyoruz yalnızca, diyorum ya!
Sorduğum soruların cevabı şu yakıcı soruda gizli: Tarihimizi nasıl yazıyoruz? Neye göre, kime göre,kimin, kimlerin bakış açılarına göre yazıyoruz kendi tarihimizi? Batılı perspektiflere göre!
Niçin?
Bir tarih felsefemiz olmadığı için: Bir tarih felsefeniz yoksa, kendi tarihinizi bile yazamazsınız!
TARİH FELSEFESİNİN KAYNAĞI: MEDENİYET TASAVVURU
Tarih felsefesi, tarihin usûlünü verir bize: Tarihe nasıl bakacağımızın ve akacağımızın, hem dün tarihi nasıl yaptığımızın, hem de bugün ve yarın tarihi yeniden bizim nasıl yapabileceğimizin yol haritalarını çizer.
Tarih felsefesi, dünya tasavvurunun çocuğudur. Dünya tasavvuru, medeniyet tasavvurunun bağrında yeşerir. Bir medeniyet tasavvurunuz varsa, dünya tasavvurunuz da var, demektir.
Eğer bir medeniyet tasavvuruna sahipseniz, hakikat tasavvuruna da, dolayısıyla Yaratıcı, insan, âlem, ilim, fikir, sanat, siyaset, iktisat... ezcümle tarih tasavvuruna da sahipsiniz, demektir.
MEDENİYET TASAVVURU OLMADAN ASLÂ!
Bizim içselleştirdiğimiz, hayatın her alanına