Nebevî soluk: Hakikat ve hayat
Şu ân, yaklaşık iki asırdır, nebevî soluk, hayatımızdan çekildiği içindir ki, esaslı bir ruh üşümesi yaşıyor ve hakikati nasıl vücud buldurtabileceğimizi bilemiyoruz.YERKÜRE'DE...
Şu ân, yaklaşık iki asırdır, nebevî soluk, hayatımızdan çekildiği içindir ki, esaslı bir ruh üşümesi yaşıyor ve hakikati nasıl vücud buldurtabileceğimizi bilemiyoruz.
YERKÜRE'DE YER-KÖRÜ'YÜZ
Bursevî Hazretleri, “nur, vücut'la / 'varlık'la aydınlanır” demişti. Bursevî Hazretleri'nin bu tespitinin yeterince anlaşılamadığı anlaşılıyor. Eğer anlaşılabilmiş olsaydı, bugün başka bir yerde olur ve varlığımızı hissettirebilirdik.
Oysa bugün “biz” yokuz; yok olduğumuz için de yok olduğumuzu idrak edemiyoruz. Eğer varolabilmiş olsaydık, bir ruh üşümesi yaşamaz, içimizde kanatlandırıcı bir ruh ışıması kıvılcımı çaktırabilir ve bu kıvılcımla dünyaya esaslı bir ruh üfleme yolculuğuna çoktan soyunmuş olabilirdik…
Çünkü dünyaya, varlığa, insanlığa esaslı, asil bir ruh üfleyecek bir yer'de değiliz: Yer'e mahkûm olmuş, yersiz-yurtsuzlaşmış durumdayız.
Çağrı'mızın kurduğu bir çağ'da yaşamıyoruz: Devâsâ bir ağ'da yaşıyoruz: Yerküre'de yer-körü'yüz.