Yeni bir dünya kurulacak, Türkiye kurucu rol oynayacak...
Yeni bir dünya kuruluyor... Bildiğimiz dünyanın sonuna doğru hızla ilerliyoruz: Sonun başlangıcı yaşadıklarımız.Bir yüzyıla inanılmaz trajediler, katliamlar, işgaller ve işkenceler...
Yeni bir dünya kuruluyor... Bildiğimiz dünyanın sonuna doğru hızla ilerliyoruz: Sonun başlangıcı yaşadıklarımız.
Bir yüzyıla inanılmaz trajediler, katliamlar, işgaller ve işkenceler sığdırdı insanlık. Son yüzyıl, bizzat Batılı tarihçiler tarafından “insanlığın en karanlık yüzyılı” olarak adlandırılıyor o yüzden. Bu başlığı taşıyan yüzlerce kitap yayımlandı Batı'da.
YA ÇÖKECEĞİZ YA DA YENİDEN GELECEĞİZ...
İnsanlığın en karanlık yüzyılı olarak adlandırılıyorsa bir zaman dilimi, orada zaman durmuş demektir, değil mi? Yeni bir zaman başlayacak, insanlık yeni bir arayışa soyunacak, taze bir yolculuğa çıkacak demektir.
Kısacası: Yeni bir dünya kurulacak demektir.
Bir yüzyıl, o yüzyılı yapan uygarlığın çocukları tarafından “insanlığın en karanlık yüzyılı” olarak adlandırılıyor.
İyi de, bizim gibi tarihte tatil yapan, yönünü şaşışan, hep ödünç akılla, ödünç bir dünyada yaşayan metamorfoz yemiş toplumlarda hâlâ böyle bir uygarlığın yüceltiliyor olması ne'yin göstergesidir, peki?
Önceki cümlede ifade ettiğim ödünç akılla, ödünç bir dünyada yaşadığımız gerçeğinin örtük bir şekilde ifşası ve bu dünyanın bir gün, hem de hiç de uzak olmayan bir gelecekte paldır küldür çökeceği korkusunun mevcut yapıları, kurumları, düzeni ve düzeneği yitirmeme kaygısı.
Kendi dünyalarında değil de ödünç bir dünyada ve ödünç akılla yaşayan toplumlar, ya er veya geç çökmeye ya da eninde-sonunda kendi dünyalarını keşfetmeye mahkûmdur.
İKİ TEMEL SORUN