Biz çökelim ama sen de binaları yap
Karar Gazetesi Yazarı Yusuf Ziya Cömert'in bugünkü (14.11.2022)''Biz çökelim ama sen de binaları yap'' başlıklı yazısı.
Düzce depreminde babamla Kaynaşlı’ya gittik. Şehre girerken bizi durdurdular. Sol tarafta bir apartman enkazı var. Yardım gönüllüleri araba sesi istemiyor. Enkazın altından gelmesi muhtemel insan sesini kaçırmamak için.
Yüzlerce ton ağırlıktaki birbirinin üstüne yığılı beton bloklarının, moloz yığınlarının altında insanı arayacaksın. Hassas bir iş. Hassas olduğu kadar kutsal. İbadet gibi.
Gibisi fazla aslında.
Gelmedi bir ses. Bir müddet bekledik, yolumuza devam ettik.
Diyorlar ki yer acayip sallanmış. Bilmem doğru bilmem yanlış, binaların önü arkasına geçmiş.
Akrabalarımız var burada. Kardeşim Berat’ın kayınvalidesi, kayınbabası. Onlarda can kaybı yoktu. Geçmiş olsun deyip kabristana gittik.
Rahmetli babacığım o gün belki elli defa cenaze namazı kıldırdı. Ben de her defasında babama ittiba ettim.
Türkiye 17 Ağustos depreminden sonra insani yardım konusunda kendisini çok geliştirdi. Belki de dünyanın en iyisidir.
Büyük tsunami felaketinden sonra Açe’ye gittiğimde beni dolaştıran şoför “Türkiye İslam aleminin onurunu kurtardı” demişti. İlk bizimkiler gelmiş.
Sonradan Açe’ye vali olan özgürlük savaşçısı Yusuf İrwani tsunami sırasında cezaevindeymiş. Onu da ziyaret ettik. Afet başlayınca herkes gibi hapishanenin kilitli olan kapısına doğru değil de tam tersi istikamete kaçıp hapishanenin çatısından dışarı çıkmayı başardığı için kurtulmuş.
Afet anında dikkate alınacaklar listesine bunu da eklemek lazım. İzdihamın olduğu tarafa doğru koşmayacaksın.
Afetten sonra Kuala Lumpur’da Açe’nin özerklik görüşmeleri başlamış.
Birkaç gün sonra Açe’ye dönmüşler.
Açe’nin bayrağı bizim Osmanlı dönemindeki bayrağımıza benziyor. Ay yıldızlı. Fakat hilali bizimkinden biraz daha kalın.