Buluttan inen ‘farz’lar, ‘vacip’ler
Bu yazıyı uçakta yazmam gerekiyor. Bilgisayarı açmadım üşendim. Telefona yazacağım.Bir defa denemiştim. Başaramamıştım. Belki bu kez başarırım. Başarırsam, şu laptop denen aletten...
Bu yazıyı uçakta yazmam gerekiyor. Bilgisayarı açmadım üşendim. Telefona yazacağım.
Bir defa denemiştim. Başaramamıştım. Belki bu kez başarırım. Başarırsam, şu laptop denen aletten kurtulurum.
Yazı yazacağım programı açarken karşıma 'ICloud'a bağlanmak ister misiniz' sorusu çıktı. İster miyim? Hayır, şu anda lüzum yok.
Peki ne bu ICloud?
Baştaki 'I' harfi zannediyorum Apple'ın bir işareti. Yani 'I'yı gözardı edebiliriz.
Cloud ise bildiğimiz bulut. Bildiğimiz derken lugat anlamıyla. Yoksa, Apple'ın bulutunu bilmek için biraz çalışmamız lazım.
Bulut, bir tür depolama hizmeti. Basit bir misal vereyim, telefonla resim çekiyorsunuz. Telefonun hafızası doluyor. Hafıza dolunca, isterseniz resimlerin ICloud'da muhafaza edilmesini sağlayabiliyorsunuz.
Böyle 'bulut' hizmeti veren büyük şirketler var. Sadece akıllı telefon kullanıcılarına değil, resmi gayrıresmi kuruluşlara da ücreti mukabilinde depolama işi yapıyorlar.
Fotoğraf olabilir, video olabilir, ses olabilir, yazı olabilir, hatta yazılım olabilir.