''Hal-i pürmelalimiz diye, buna deniyor işte

Bebek. Allah’ın anaya, babaya, insanlığa armağanı. Bir ‘doğa olayı’ mı? Belki öyledir. Fakat ne kadar yetersiz bir adlandırma? Bebeğin kokusu bir anne için ne ifade eder? Nasıl hisseder anne bebeğinin...

Bebek. Allah’ın anaya, babaya, insanlığa armağanı.

Bir ‘doğa olayı’ mı?

Belki öyledir. Fakat ne kadar yetersiz bir adlandırma?

Bebeğin kokusu bir anne için ne ifade eder? Nasıl hisseder anne bebeğinin cennetten gelen rayihasını?

Bir bebeğin gülümsemesi.

Küçük elleriyle, babasının parmağını tutması.

Babasının yüzünü tutması.

Sonra attığı ilk adım.

Allah, birer birer bebekleri büyütür.

Sarin gazı. Maruz kalınca nefes alamıyormuşsun.

Solunum yollarını tahrip ediyormuş. Kasların kilitleniyormuş. Birkaç saniye içinde boğuyormuş insanı.

Sarin gazı ‘kırmızı çizgi’ymiş.

Beyaz önlüklü doktorlar, beyaz bir gazlı bezle çocuğun çenesine turnike yapmışlar. Boynundan çenesine dolamışlar. Ağzını açık tutabilmek için. Çünkü, nefes alamıyor çocuk. Ağzının açık kalması belki hayatta kalmasına yardım eder.

Güzeller güzeli bir çocuk.

Bizim çocuklarımız gibi.

Sarin gazı kadar büyük bir bela, bizim, biz insanların bu vahşete tanık olmamız. Yani, biz yaşarken bunların vuku bulması.

***

Buz gibi soğuk analizler yapmamız.

Bir bebeğin ölümü, hangi siyasetimizi haklı çıkaracak?

Bunun peşine düşmemiz.

Dünya siyaseti, işine geldiği zaman imal ettiği bütün kırmızı çizgileri bir spagettiyi dudaklarının arasına kıstırıp emer gibi füüüüp diye içine çekebilir.

Tersini de yapar. Olmayan bir çizgiyi bize hayal ettirip... Bahaneyle Irak çöllerinde sıcak kumların üzerine boydan boya yeni sınır çizgileri çizebilir.

İşine gelirse yapar. İşine gelmezse yapmaz.

Zehir önce sinirlere etki ediyor. Çocuğun bedenini, sinirlerden kaslara yürüyerek kilitliyor.

Fakat, insan bedeni, nefes almak istiyor.

Çocuğun göğüs kafesinin can havliyle inip inip çıkması, bir nefesçik için.

Nefes, göğüs kafesi inip inip çıksa da girmiyor ciğerlere. Çünkü zehrin etkisiyle, ciğerler, ‘ödem’ dedikleri kaygan sıvıyla dolmuş.

O çocuk gelip yapışır mı her birimizin yakasına?

İnsan, kötülüğün kol gezdiği durumlarda kendisini bütün kapsama alanlarının dışına çıkarmakta mahirdir.

‘Ben değilim.’

‘Ben yapmadım.’

‘Ben öyle demedim.’

‘Dedim de öyle demek istemedim.’

Ben de yapmadım.

Fakat bin kilometre uzaktan da olsa tanık olmanın sorumluluğundan korkuyorum.

Sarin gazı gibi ciğerlere işlemiyor, kötülüğün yaydığı zehir. Fakat, dünya semasını kirletiyor.

Arzı kirletiyor.

Arz ve sema kirlenince, biz de kirlenmiyor muyuz?

Tanık ola ola, olanlara baka baka, zehirlenmiyor muyuz?

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Kleptokrasi taşkınları 22 Kasım 2024 | 175 Okunma Cezalılık algısı 18 Kasım 2024 | 209 Okunma Abdülhamit halledilmeseydi kazanır mıydık? 17 Kasım 2024 | 280 Okunma Bir Gazzeli’ye ‘Nasılsın?’ demek 15 Kasım 2024 | 112 Okunma ‘Devlet aklı’ bulunamadı 13 Kasım 2024 | 266 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar