Kabataş ruhu
Biz, biraz da Üsküdarlıyız. 'Karşı'ya İstanbul diyenlerden. Üsküdar-Kabataş arabalı vapuruna pek seyrek de olsa binenlerden.Bir şey değildi Kabataş. Ne Karaköy'dü, ne Eminönü, ne de Beşiktaş. Bir...
Biz, biraz da Üsküdarlıyız. 'Karşı'ya İstanbul diyenlerden. Üsküdar-Kabataş arabalı vapuruna pek seyrek de olsa binenlerden.
Bir şey değildi Kabataş. Ne Karaköy'dü, ne Eminönü, ne de Beşiktaş. Bir arabalı vapur iskelesiydi. Çocukluğumuzda bu kadardı çağrışımı.
Üsküdar'da motorcular, 'maçamaçamaçamaça Dolmabahçe'ye maçaaa!' diye biteviye bağırıyorlar. Onların yolcu indirdikleri yer de Kabataş sayılır. Mithat Paşa Stadı'nın yakınları işte!
Tarihinde de kayda değer bir Reisülküttab Ömer Avni Bey var. Bir de Bizans devrinde gemileri bağladıkları kaba bir taş…
Yani, 'Kabataş ruhu' terkibi için tarihi bir perspektif bulmak pek mümkün değil.
Yeni bir terkip olmalı 'Kabataş ruhu.'
Ne kadar yeni?
Gezi hadiseleri kadar yeni.
Evet, şu malum hadise.
Kadınlı-erkekli sarhoş bir güruhun, küfürler ederek, başörtülü bir kadına saldırdıkları meş'um, Kabataş vakası.
Bazen o civardan geçiyorum. Ve her geçişimde, o hadise beni bir daha yaralıyor.