Sezaryenle Anayasa
Oğlum, bana soruyor. Oğlum İsmail. Yaşı 18. Bu sene üniversiteye başladı.“Baba, Başkanlık sistemine sen nasıl bakıyorsun?”“Olumlu” diyorum. “Eğer hukuka, demokrasinin icaplarına riayet...
Oğlum, bana soruyor. Oğlum İsmail. Yaşı 18. Bu sene üniversiteye başladı.
“Baba, Başkanlık sistemine sen nasıl bakıyorsun?”
“Olumlu” diyorum. “Eğer hukuka, demokrasinin icaplarına riayet edilirse.”
Ya da buna yakın bir şey. Şimdi aynı cümleyi toparlayıp koyamıyorum buraya.
Ben, 'politika yapma'ya yatkın değilim.
Ekranda konuşurken bile, sözü çoğu kez dümdüz söylüyorum.
Dümdüz söyleyemediğim yerde de, lafı dümdüz hale getirdiğinde doğrusu anlaşılacak şekilde söylüyorum.
Yani biraz engebeli, ama engebeler düzeltildiğinde doğrusu görülür. Biraz, Başkanlık sistemini konuştuktan sonra bir soru daha soruyor oğlum.
“Başkanlık, Cumhurbaşkanı'nın şahsi meselesi mi?”
Buna ne diyebilirim?
“Hayır oğlum, Başkanlık, Cumhurbaşkanı'nın şahsi meselesi değil” diyebilir miyim?
Diyebilirim belki.
Ne de olsa konu kamuya mal oldu. Dersem, söylediğim kayıtlara 'yalan' olarak geçmez.
Kayıtlara derken, 'beşeri' kayıtlara.
Beşeri kayıtlarla baş etmek kolaydır. Laf kalabalığıyla, sesini yükselterek, ya da mızmızlanarak haklı çıkabilirsin.
Ama, biliyoruz, yalan ve gerçek, beşeri kayıtlardan çok farklı bir mahiyette, senin göstermek istediğin, senin kafanda meşrulaştırdığın şekilde değil de, hakikatte neyse o şekilde kaydediliyor.
Bu adam benim oğlum.
Ona, 'politik' mi davranmalıyım?
Ben, babamın veya annemin, bana 'politika' yapmalarını tercih eder miydim?
Etmezdim.
Bu yüzden, düz söyledim.
(Hoş, soran oğlum olmasa da düz söylerdim.)