Şifa içeridedir
Kahvaltıdan sonra günün ilk saatini kendime ayırıyorum. Çok iyi. Ne yaparsınız kendinize ayırdığınız saatte?Ben, kitap okuyorum. İyi de okuyorum. Elias Canetti'nin 'Körleşme'sini okuyup bitirdikten sonra...
Kahvaltıdan sonra günün ilk saatini kendime ayırıyorum. Çok iyi. Ne yaparsınız kendinize ayırdığınız saatte?
Ben, kitap okuyorum. İyi de okuyorum.
Elias Canetti'nin 'Körleşme'sini okuyup bitirdikten sonra, 'körlük'le ilgili şeylere merak sardım.
Görerek kör olabiliyorsun.
Bunu bazen at gözlüğüyle anlatırlar. Halbuki, kör olduğun zaman gözlüklü bir at kadar bile göremezsin.
At seni görür, sen atı göremezsin.
Çarşıda dolaşırken 'Körlük' diye bir kitap gördüm. Dur dedim, şunu da okuyayım.
Okudum ki, eyvaah!
Adam, arabasıyla kırmızı ışıkta dururken, kör oluyor.
Yeşil yanınca önünüzdeki araba hareket etmezse nasıl canınız sıkılır? Ama nasıl arabayı sürsün adam? Kör!
Jose Saramago... Acımasız, hunharca yargılamış. Aslında, 'insan'ı yargılamış. 'İnsan insanın kurdudur'dan 'başkaları cehennemdir'e, 'beni sokmayan yılan bin yaşasın'a kadar her türlü negatif insan hallerini 'hikaye' boyunca görüyorsunuz.
'Beyaz körlük,' insanların içindeki -varsa- 'melek'i ve 'şeytan'ı açığa çıkarıyor.
Hastalık, bir tek göz doktorunun karısına bulaşmıyor.
Saramago'nun liberalizmi eleştirdiğini söylüyor eleştirmenler.
Niyeti belki öyledir. Ama, ben, 'Körlük'te anlatılan vahşeti liberalizmin dışında da çok gördüm.
Bir sonraki adım, 'Görmek.'
Yine roman, yine Saramago'nun.
Bir 'seçim' kitabı.