Şiirdeki kelime sokaktaki kelime
Hatip, hitap edecek. Mikrofonu eline aldı. Yanındaki elemana soruyor: Mikrofon çalışıyor mu? Çalışıyor efendim. Hatip, mikrofonu dudaklarına yaklaştırıyor. “Değerli misafirler!” Burada iki farklı...
Hatip, hitap edecek. Mikrofonu eline aldı. Yanındaki elemana soruyor: Mikrofon çalışıyor mu?
Çalışıyor efendim.
Hatip, mikrofonu dudaklarına yaklaştırıyor.
“Değerli misafirler!”
Burada iki farklı anlatım düzlemi var.
Birisi, hatibin yanındaki elemana konuşurkenki anlatım.
Buna alelade ‘konuşmak’, ‘tekellüm’ etmek, hatta ‘lakırdı’ etmek dememizin bir mahzuru yok.
Diğeri, topluluğa hitap ederkenki anlatım.
Topluluğa hitap ederken kelimelerin vurgusu, hatibin ses tonu, telaffuz edeceği kelimelerin anlamını, kalitesini ve etkisini yükseltecek şekilde değişiyor.
Kelimelerin anlamını bir üst seviyeye çıkarma kastı, oyuncu tiyatroda bir repliği okurken de karşımıza çıkar, vaiz kürsüde vaaz ederken de...
Veya Kur’an-ı Kerim tilavet ederken...
Haberleri okuyan bir Arap TV spikeri ile Kur’an’dan ayetler okuyan bir Arap sunucunun edası, sedası aynı olmaz.
Sesinizi ‘anlam’a yaklaştırmak istersiniz.
Ayetteki kelime, sokaktaki (veya dışarıdaki) kelimeden farklıdır. Ayeti okurken kelimenin ulviyetine ulaşmak istersiniz.
Bunun tersi de imkansız değildir. Sözü, bir basamak aşağı indirmek.
Harun Reşid’in sohbet halkalarına kattığı zeki bir kölesi varmış.
Bir gün Harun Reşid, namazda, Yasin Suresi’ndeki “Bana ne oluyor da, beni yaratana kulluk etmiyorum” mealindeki Ayet-i Kerime’yi okuyormuş.
Köle, “Vallahi bunu ben de bilmiyorum” demiş.
Harun Reşid öfkelenmiş, köleyi cezalandırmış. Unuttum nasıl cezalandırdığını.
Köle, Ayetteki kelimeleri alelade kelimeler seviyesinde algılamış gibi davranarak kendince espri yapmış demek ki.
Demek ki, ulvi bir mana da, eğer doğru okumuyorsanız, doğru bakmıyorsanız beşeri bir seviyeye indirebiliyor.
Bunu eskiler şiirde yaparlarmış bazen.
“Haki payin olduğum görücek kafir
Dedi ‘ya leyteni küntü türaba...’”
Kafir, senin ayağının toprağı olduğumu görünce...
Dedi ki, ‘yazıklar olsun bana, keşke toprak olsaydım.’
“Ya leyteni küntü türaba...” Nebe Suresi’nde, inkarcıların ceza günündeki pişmanlığını anlatır.
Burada da bu kez muhtemelen iyi bir niyetle Ayet-i Kerime şiirin düzlemine indirilmiş.