Şiire bön bön bakılmaz
Üç boyutlu resimleri bilirsiniz. İlk bakışta anlamsız, bir kağıdın üstüne rastgele resmedilmiş, birbirinin içine girmiş benekler görürsünüz. Bu bakışla akşama kadar baksanız, o renkli...
Üç boyutlu resimleri bilirsiniz. İlk bakışta anlamsız, bir kağıdın üstüne rastgele resmedilmiş, birbirinin içine girmiş benekler görürsünüz.
Bu bakışla akşama kadar baksanız, o renkli beneklerin dışında hiçbir şey göremezsiniz.
Hiç denediniz mi üç boyutlu resme bakmayı? Düşünün: İki arkadaş bakıyorsunuz.
Biriniz, o renkli beneklerin farklılaşarak, kağıdın derinliğinde, tanımlanabilir bir nesnenin, bir geyiğin, bir yelkenlinin görüntüsünü oluşturduğunu fark edersiniz.
Aaaa! Bir yelkenli gemi!
Işık oyunları var resimde, çok güzel!
Arkadaşınız, düz murabba kağıdın yüzeyine manasız bakıyordur.
Hiçbir şey yok!
Var, baksana, arkada da mehtap.
Ben niye göremiyorum?
Başka türlü bir bakış gereklidir üç boyutlu resmi görmek için.
Nasıl?
Gözlerinizi kısarsınız. Kağıda değil, kağıdın arkasında bir yere bakıyormuş gibi bakarsınız.
Yeterince yoğunlaşabilirseniz resim size kendisini gösterir.
Şiir de buna benzer bir bakış gerektirir.
Böyle bir bakışa sahip değilseniz kağıdın üzerinde sadece kendi anlamlarına gelen, art arda veya alt alta dizilmiş harfler, kelimeler, noktalamalar, cümleler görürsünüz.
Gemiyi göremezsiniz. Mehtabı da...