Süper yetkili kainat imamı
Bir Allah kulunu süper yetkilerle donatarak, Allah ile kullar arasında bir mevkie oturtmak. Sorun budur. Kainat, insan havsalasının kuşatamayacağı bir gerçeklik. Bir tarafta, küçüldükçe büyüyen...
Bir Allah kulunu süper yetkilerle donatarak, Allah ile kullar arasında bir mevkie oturtmak. Sorun budur.
Kainat, insan havsalasının kuşatamayacağı bir gerçeklik.
Bir tarafta, küçüldükçe büyüyen, çözdüğünüz her bir sırra mukabil, sizi çözülmesi gereken sayısız sırrın eşiğine getiren bir mikrokozmos, öte tarafta, hiçbir idrakin yetişemeyeceği hızla büyüyen bir makrokozmos.
İç içe girmiş, sayısız yaratılış katmanları.
Zamanın ve mekanın dürülüp ‘fena’ya yaklaştıkları varlık alanları.
Ve bu muhteşem alemin ortasında, küçük bir noktanın içinde bile varlığı gösterilemeyecek kadar bir nokta, arz.
Arzın üzerinde, cürmü küçük, mes’uliyeti cürmüne nispetle büyük, insan.
İnsanın egosu köpürdüğü zaman, ‘Kainat İmamı’ gibi bir sıfatı kendine yakıştırabiliyor.
Ya da insanlar, cahillikten veya basit dünyevi menfaatler için bu sıfatı bir insana izafe edebiliyor.
Bence, Allahu Te’ala’nın yaratışındaki ihtişama nazaran, büyük cür’ettir, Allah’ın muazzam nizamının tepesine bir kulu oturtmayı tahayyül etmek.
Sonra, ‘Süper yetki’ ile donatılmış ‘Süper kul’ Kitap’ta, Sünnet’te yeri olmayan işleri başka kullara yaptırsın.
Bu da yok Kitap’ta!
Fakat buna mugayir bir söylem, insanlar arasında tedavül ediyor.
Ben, şöyle bir metin okuduğumu hatırlıyorum.
Hz. Hüseyin’in şehadetiyle ilgili bir diyalog.
“Yezid’in devesinin yularını tutan zatın kim olduğunu biliyor musun?”
“Bilmiyorum, kimdir?”
“O, Zamanın Kutbudur.”
Hadi bakalım, şimdi ne yapacağız?
Yapacak bir şey yok, eğer Yezid’in devesinin yularını tutan adam, ‘Zamanın Kutbu’ysa.