Terör siparişi verdiler, geldi
Rahatsızım. Diyarbakır'da veya başka yerde, insanların evinden çıkıp dükkanına, okuluna, çarşısına pazarına gidememesinden, huzurlu bir şehir hayatı yaşayamamasından dolayı...
Rahatsızım. Diyarbakır'da veya başka yerde, insanların evinden çıkıp dükkanına, okuluna, çarşısına pazarına gidememesinden, huzurlu bir şehir hayatı yaşayamamasından dolayı rahatsızım.
Şehirlerin şehir olmaktan çıkmasından rahatsızım.
Tahir Elçi'nin veya şehir sakinlerinden başka birilerinin, bir serseri kurşunla veya hedefini bilen bir kurşunla öldürülmesi karşısındaki hissiyatıma ise, 'rahatsızlık' kelimesi kifayet etmez.
Genç bir adam. Diyelim, yeni evlenmiş. Düğünleri güzün olmuş. Şimdi, kalkıp gidecek. Diyarbakır'da, Sur'da görev yapacak.
Eşinin, gencecik, savunmasız kızın endişesini hayal edin.
Şunu da hayal edin. Bir çocuk. Diyelim 25 yaşında. Bir terörist kurşunuyla öldürülecek.
Buna da yetmez 'rahatsızlık' kelimesi.
Bunlar, çok acı şeyler.
'Başkasının ölümü' deyip geçmek en düşük, en seviyesiz bakış açısıdır.
Gördüğümüz, şahit olduğumuz, doğru dürüst bir yaşama şekli değildir. Bir yeni gelinin, bir annenin, bir babanın, bir kızkardeşin, bir oğulun, bu ahvali, bu acıları tatmayı hakettiklerini düşünemeyiz.
Şehirlerimizin böyle kısıtlı, böyle yıkık, insanlarımızın böyle perişan olmasının, övünülecek tarafı yok.
Bunun, bitmesi lazım.
Uzamaması lazım. Uzayıp uzamayacağına dair de, 'tahmin' kavramını aşan bir fikre sahip olmamız lazım.