Yaratılış Bayramı
İşte, gidiyor Ramazancığımız.’ Rahmetli anneciğim çok derdi, ‘Ramazancığımız.’ Bir daha ya nasip! Oruç, öyle yerleşti ki bedenlerimize, hanelerimize... Dikkat edin, Müslümanlar...
İşte, gidiyor Ramazancığımız.’ Rahmetli anneciğim çok derdi, ‘Ramazancığımız.’
Bir daha ya nasip!
Oruç, öyle yerleşti ki bedenlerimize, hanelerimize...
Dikkat edin, Müslümanlar, oruçtan, çok sevdikleri, nazlarının geçtiği bir dosttan bahseder gibi bahsederler.
Şikayet ederler.
Mızmızlanırlar.
Öyle umuyorum ki, oruçluların mızmızlanmaları dua gibidir.
Oruç kısa olması lazımdı, doğuya gitsek kar mı ederdik, ekvatorda oruç kısaymış, kutupta tutmasan olur muymuş, şimdi yola çıksam seferi olur muyum falan derler...
Gerçekten, ekvatora yakın yerlerde, oruç, buralardaki gibi uzayıp kısalmaz.
Arap Yarımadası’nda veya o civarda mukim olanlar, yazın bizden bir buçuk iki saat kısa oruç tutarlar. Kışın da bir o kadar uzun.
Diyanet’in bize biraz uzun bir oruç tutturduğu düşüncesi de yabana atılmaz.
Ama, sağlığımız varsa, yarım saat erken, yarım saat geç, ne farkeder ki? Onu tutan onu da tutar.
Bunların çoğu ‘mızıldanma’dır.
Bizim adamlarımız, mızmızlanır da...
‘Ne mızmızlanıyorsun, zor geliyorsa tutma’ desen dinlemez.
Dinlemek ne kelime, hakaret sayar.
Oruçtan vazgeçmezler.
Bir tabii hadiseye tabi olmak gibidir, oruç tutmak.