Yerlilik, yersizlik
Evliya Çelebi, Türkçe'nin en büyük ediplerinden biridir. Onu bir 'seyyah'a indirgemek günahtır.Erzurum'un kışında kedi, damdan dama atlarken havada donmuş, Nevruz gelince donu çözülmüş, 'mırnav' diye yere...
Evliya Çelebi, Türkçe'nin en büyük ediplerinden biridir. Onu bir 'seyyah'a indirgemek günahtır.
Erzurum'un kışında kedi, damdan dama atlarken havada donmuş, Nevruz gelince donu çözülmüş, 'mırnav' diye yere düşmüş.
Ne demek bu? 'Evliya'nın anlattıkları palavradır' demek.
Halbuki, bu, Evliya'nın bir tuzağı. Salaklar ortaya çıksın diye zarf atmış.
Evliya Çelebi'yi ben ara sıra okurum. Onun dil zenginliği karşısında –lisanını çok sevdiğim– Refik Halit dahi yoksul kalır.
Çelebi'nin muhayyilesi, yine büyük hazla okuduğumMarquez'inkinden kat kat zengindir.
Çok hoşuma gitmişti, Büyük Çekmece ile Küçük Çekmece'yi anlattığı pasajlar.
O bölümlerde, Tuna Nehri'nin alttan bizim Çekmece göllerine bağlı olduğunu anlatıyordu.
Güya birisi zamanın birinde Tuna'ya bir şey atmış, attığı şey Büyük Çekmece'den çıkmış.
Bunları elbette kendisi uydurmuyor, bir yerden işitmiş veya okumuş, aktarıyor.
Ve tabii ki, bilimsel bir hakikati yansıtmıyor.