Hakan Atilla 25 Temmuz'da serbest
ABD ile yaşanan “Papaz krizi”, Andrew Brunson’un apar topar tahliyesi ve yurtdışı yasağının da kaldırılmasıyla aşılmış gibi görünüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha iki ay önce...
ABD ile yaşanan “Papaz krizi”, Andrew Brunson’un apar topar tahliyesi ve yurtdışı yasağının da kaldırılmasıyla aşılmış gibi görünüyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha iki ay önce Brunson konusunda ABD Başkanı Trump’a “Bu can, bu bedende olduğu sürece o teröristi alamazsın” diye seslenmişti. Buna rağmen, rahibin Türkiye’den bu kadar hızlı çıkarılıp Beyaz Saray’da arz-ı endam etmesi üzerine, AKP’liler ve yandaş medyada bir telaş başladı.
Trump’ın “pazarlık da yapmadık, fidye de ödemedik” sözüne rağmen, yandaş gazeteciler Brunson’un gönderilmesine “karşılık” bulmak için yarışa girdiler.
Yandaşlardan en “yaratıcı” olanlardan biri, Brunson’un salıverilmesinin ardından “Hakan Atilla her an Türkiye’ye gönderilebilir” diye yazdı.
Peki işin gerçeği ne? Bu sorunun yanıtı, ABD hukuk sisteminde var;
ABD’de karara bağlanmış bir dava temyize giderse o davanın sanığı otomatik olarak iade kapsamından çıkıyor.
Hakan Atilla davasında, bir değil iki temyiz başvurusu var.
Atilla, avukatları aracılığıyla üst mahkemeye resmen başvurmuş durumda. (Atilla, duruşmalar boyunca hep masum olduğunu söyledi. Şimdi de bunu kanıtlamak için ABD yargısından masum olduğuna ilişkin bir karar çıkarmayı sonuna kadar zorlamasını beklemek mümkün.)
New York Güney Bölge Federal Savcılığı da Hakim Richard Berman’ın Atilla’ya verdiği 32 ay cezanın “az olduğuna” kanaat getirip hapis cezasının artırılması için resmen temyize gitti.
Dolayısıyla, Hakan Atilla’nın “her an uçağa bindirilmesi” için öncelikle temyiz başvurusunu çekmesi gerekiyor. Üst mahkemeye Atilla adına yapılan başvuru hâlâ duruyor…
Sadece Atilla’nın başvurusunu çekmesi de yetmiyor… Savcılığın da ayrıca temyizden vazgeçmesi lazım. (“Trump yönetimi isterse, savcılık temyizden vazgeçer” diyenler olacaktır. Ancak Amerikan yargısının...